Tuza düşen tuz, buza düşen buz olur

Bu yazımız Adalet eski Bakanı Abdülhamit Gül hakkındadır.

Bizim MİLKO yöneticilerinden bazıları hep kulağımıza eğilip şunu fısıldarlardı:

"Bu Abdülhamit kardeşimiz, bizim aramızda Erbakan Hocamızın öğrettiği esaslara göre yetişti. Millî Görüş davasına sırtını dönecek biri değildir. Dikkatle izleyelim."

Biz de bu sözleri duyduktan sonra kendisine hep toleransla bakarak tavır almışızdır. Ta ki, geçen hafta TBMM'de AKP grubu adına konuşana kadar.

Muhalefet grupları, Kolombiya'nın başkenti Bogota'da toplanan ülkelerin katil İsrail'e karşı alacakları fiili tedbirlerden, silah ambargosu ve silah sevkiyatına karşı alınacak olanları içeren 6 adet maddeye AKP iktidarının imza koymamış olduğundan bahisle, iktidarı eleştiren sözcülerine AKP adına cevap veriyor Abdülhamit kardeşimiz. Hayret, hayret. Söyledikleri; bu adam Abdülhamit Gül mü, dedirten cinsten.

"Neden imzalanmadığını Dışişleri Bakanlığı resmi olarak açıklamış,"

"Esasen o imzalanmadığı denilen maddelerin daha ilerisini kapsayan tedbirleri Türkiye zaten almışmış."

"Eşgüdüm mevzuları ve o tedbirlere hazırlık için zamana ihtiyaç varmış."

"Türkiye, zaten bu tedbirleri dünyada İsrail'e karşı uygulayan tek ülke imiş."

"Daha geçen hafta HAMAS yetkililerini Cumhurbaşkanımız ağırlamış imiş."

"Katil İsrail karşı söylenmesi gereken sözleri cesaretle söyleyen tek lider Cumhurbaşkanı imiş."

"CHP'nin terörist dediği Filistinli mücahitleri kahraman kabul eden ülke Türkiye imiş."

Abdülhamit kardeş bu sözleri öyle ateşli bir şekilde söyledi ki, başta yanı başına oturttuğu "Özlem Zengin" dahil olmak üzere hararetle alkışlanmasına sebep oldu.

Abdülhamit kardeşim yahu:

Onca rezalete karşı hâlâ hamaset üretmeye devam etmeniz; İsrail'in yapmakta olduğu katliamın, bombardıman, ablukanın, hilenin, desisenin neticesinde her gün açlıktan ölen Müslüman çocuk ve bebekler karşısında, çaresizlik içinde kıvranan bizleri sinir krizlerine sokuyor.

Sanki hiç bilmiyor pozlarındasınız:

İsrail tank ve uçakları için topraklarımızdan giden petrolün vanalarını kapatmıyorsunuz!

Katil İsrail'e silah ve mühimmat taşıyan gemi ve TIR'lar için liman ve karayollarımızı kontrol altına almıyorsunuz!

Birleşmiş Milletler'in bu konuda yaptığı "falanca gemiler İsrail'e silah ve mühimmat taşıyor, sizin limanlarınıza falan tarihte uğrayacak, bu gemileri durdurun" tarzındaki ihbarları görmezden, duymazdan geliyorsunuz!

Cumhurbaşkanı "kapatma yetkimiz var" diye açıkladığı halde İsrail'in gözü kulağı olan Kürecik'i, silah temininde atlama taşı olarak kullandığı İncirlik'i kontrol altına almıyorsunuz!

Hileli evrakla veya sinyal kapatarak ya da başka ülkeler üzerinden İsrail'e götürülen, başta çelik ve mühimmat hammaddesi taşınmasına yarayan "ticareti" durdurmuyorsunuz! Hatta katil İsrail ile olan bu ticaretinizi, hacim itibarıyla Birleşmiş Milletler raporuna göre, dünyada dördüncü ülke seviyesine çıkarmışsınız. Bu durumda İsrail'den madalya bile alabilecek seviyeye erişmişsiniz!