Gazze şehitler havaalanı

Dün akşam idi. Dehşet haberlerle sarsıldık:

Katil Netanyahu, Gazze'yi işgale başladı.

Trump, Netanyahu'ya bu işi hızlı bir şekilde yapmasını söyledi.

Netanyahu, yedek askerleri de orduya kattı.

Gazze'de oluk oluk kan akıtılacak.

Çocuk, bebek, kadın, erkek ayırmaksızın herkes katliama tabi tutulacak.

Müslümanlar açlık ve susuzluktan kırılacaklar.

İslam ülkeleri bu işgali "şiddetle" kınadı.

T.C. Dışişleri Bakanlığı, resmi bir açıklama yaparak Gazze işgali konusunda İsrail'i kınadı.

İki şeytanın Alaska zirvesi. Hangi şeytanlıklarda anlaşmış olduklarına dair tahminler.

Can yakıcı haberler ve yorumlar.

Yastığa başımızı koysak da uyumak ne mümkün. Öfke ve üzüntü seli içindeyiz. Hayıflanıyoruz. Keşke Millî Görüş projesi olan İslam Birliği ve İslam ortak savunma ordusu gerçekleşebilseydi. Mazlum dünyamızda Gazze ve diğer kanayan yaralarımız ancak bu projenin hayata geçirilmesi ile sarılabilirdi. İşbirlikçiler bu projeyi engellemeseydi neler olurdu Erbakan Hocamızın ve Millî Görüş'ün bu konudaki çabaları, D-8'in hayata geçirilişi, bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmeye başladı. İslam dünyasının ve hatta bütün mazlumların kurtuluş ümidi olan İslam Birliği konusunda yaşadığımız bir olay hafızamızda canlandı:

2004 yılındayız… Saadet Partisi GİK toplantımızı, siyaset yasaklısı olmasına rağmen Erbakan Hocamız yönetiyor. Gündemdeki konular müzakere ediliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı İslam Ortak Pazarı yani İslam Birliği'nin aleyhindeki konuşmasını gündeme aldı. Başbakan neler söylemişti Çok şey. Ama konuşma bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın konuşmasından ziyade, adeta Amerika ve Avrupa'nın ısmarladığı bir konuşma gibiydi. Bu konuşmanın ana fikri de her sahada küresel ve evrensel kaidelere uyulması gerekliliği üzerine kurgulanmıştı. Din ve milliyet eksenli birlikteliklerin artık küresel dünyada geçerli olamayacağı, paranın dininin ve milliyetinin olamayacağı vurgulanıyor ve en önemli cümle ifade ediliyordu:

"Bugünkü küresel dünya şartlarında İslam Ortak Pazarı gibi düşünceler asla geçerli, gerçekçi ve mümkün değildir!"

İşte Erbakan Hocamızın başkanlığında yapılan müzakerelerde söz bu cümlenin tahliline gelmişti. Bu sözler onun bir ömür verdiği İslam Birliği'ni baltalamak anlamına geliyordu. Hocamız konu hakkında konuştukça kızarıyor, bozarıyordu. İçinde fırtınaların estiği anlaşılıyordu. Sinirlilik hali birden zirveye çıktı ve yumruğunu sıkarak havaya kaldırdığı sırada:

"Suratına bir yumruk vuracaksın!" sözü ağzından dökülüverdi. Yumruk havada olduğu halde durakladı. Biz hayretten donakalmıştık.

Bekledi, kıpkırmızı olan yüzü yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Bu sefer yumruğunu gevşetip elini masaya indirirken bizim şaşkınlığımıza bakarak gülmeye başladı.

Biz de sesli sesli güldük. Ama bu gülme normal bir gülme değil, sinir boşalması bir gülme şekli idi. Müzakereler kaldığı yerden devam etti.

Uyumak ne mümkün. Başka hatıralar canlanıyordu. Üzüntümüz ve öfkemiz tazelendi.

Yapılacak bombardımanlar, savrulacak beden parçaları, çığlıklar, çaresizlikler, sahipsizlikler, açlıklar, susuzluklar, kaçışmalar, koşturmalar, feryatlar…

Gece vakti Gazze'nin tam orta yerinde muazzam bir havaalanı var. Merkezde binalar etrafında ışıl ışıl aydınlatılmış, her yöne giden 20 tane uçak kalkış-iniş pistleri. Kalkışa hazır modern ve dev büyüklükte uçaklar. Merkezdeki binanın üzerinde kocaman ve ışıltılı yazılarla yazılmış bir ayet-i kerime: