Erdoğan ve çoklu maaş

Gün geçmiyor ki birilerinin çoklu maaşları medyanın diline düşmüyor olsun. Konuşulan rakamlar ise dudak uçuklatıyor. Bunlar o maaş aldıkları müesseselerde ya danışman gözüküyor ya da yönetim kurulu üyesi. Belki ayda bir bile uğramadığı yerlerden huzur hakkı veya danışma ücreti adı altında bu paraları aldıkları ortaya çıkıyor. Bunları okurken hep yaklaşık 28 sene önceki bir hatıramız zihnimizde canlanıyor. Meseleye belki de birazcık ışık tutmuş olabiliriz diye özetlemek istiyoruz. Bu hatıramızın oluştuğu tarihte Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın mali işler yardımcısı olarak yaklaşık 10 yıldır görev yapmış ve yapmaya devam ediyorduk. Bu görev teşkilatın en mesuliyetli ve en çok çalışmayı gerektiren görevlerinden biriydi. Cumartesi-Pazar, tatil-mesai, bayram-seyran, aile-iş demeden devamlı çalışmayı ve koşturmayı gerektiriyordu. Ücret almak bir yana aidat vermekle de yükümlü idik. Elbette gönüllülük esasına göre. Kendi rızkımızı temin ettiğimiz "Mali Müşavirlik" işimize haftada bir veya iki gün gidebiliyorduk. Ortağımızın ve çalışanlarımızın hoşgörüsü ile bu 10 yıldır böyle devam ediyordu. 1994 yılında Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi seçildik. Gerekçe de, belediyeyi kazanırsak orada mali işleri tecrübeli biri olarak biz yürütecektik. Bu görevi teşkilatımız bize vermişti. Partimizdeki görevlerimiz ise aynen devam edecekti. Biz belediyede "plan bütçe komisyonu" işlerini deruhte etmeye başladık. Bu iş ise hemen hemen her gün aralıksız yoğun çalışmayı gerektiriyordu. Akşamları mesai bitince de partiye gidip oradaki işlerimizi yürütmeye başladığımızdan, kendi işyerimize aylarca hiç uğrayamaz olduk. Ortağımızın tek taraflı ve belki de haklı tasarrufları ile gelirimiz kesildiği gibi, Bağ-Kur primlerimiz de ödenmemeye başladı. Evimiz kira, ailemizin geçinme paraları, evlatlarımızın masrafları devam ediyor. Üstelik altımızda şahsi aracımızla yakıtını da biz koymak kaydıyla, tam mesai olarak ücretsiz belediyecilik yaptırılıyorduk. Aylarca bu böyle devam etti. Hiç olmazsa "bize bir araç tahsis edin" ricalarımız geri çevrildi. Belediyenin şirketleri veya vakıflarının çoğunda yönetim veya denetim kurullarına ismimiz yazıldı, formalitelerine koştururduk, mahkemelerde yargılanırdık. Ama buralardan bize beş kuruş ücret verilmediği gibi ulaşım konusunu da cebimizden hallediyorduk. Ömer Dinçer ve İdris Naim Şahin Beyler yakın şahittir ki, huzur hakkı adı altında teşkilatımızla ilgili olmayanlara paralar tahakkuk ettirilir, geçinme güçlüğüne düşmüş, işini kaybetmiş olan bize zırnık koklatmazlardı. Yani " Allah rızası için belediyecilik" yapmaya zorlanıyorduk. Mali