Tehlikenin farkında mıyız..

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin vefatı ile neticelenen helikopter kazası ile ilgili tartışmalar, daha süreceğe benzer gibi. Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının Netanyahu ve Bazı İsrail'li yetkililerle beraber Hamas yöneticileri hakkında tutuklama talep etmesi de bundan sonranın önemli gündem maddeleri arasında.

Hayat akıp gidiyor ve hemen her zaman yeni bir gündem maddesi bir şekilde kendisini dayatıyor. Ancak bütün bu hay u huy arasında, kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede başımızı ciddi şekilde ağrıtacak şeyler de mevcut. Aile müessesesi ile ilgili bazı olumsuz gelişmeler bunlardan birisi ve belki de en önemlisi.

Son yıllarda evlilikler azalıp boşanma oranlarının artması, meselenin sadece bir yönü. Sadece ülkemizin değil dünyanın geleceği ile ilgili hesapları olan mihrakların çok uluslu şirketler, kurumlar ve bazı devletlerin desteği ile küresel çapta yürüttükleri birtakım projeler de aileye yönelik tehditler arasında.

Kabine toplantısı sonrası, 'son yıllarda kültür emperyalizmine karşı en sağlam kalemiz olan aileye yönelik tehditlerin arttığını' vurgulayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'kitle iletişim araçlarının ailevi değerleri göz ardı eden yayınlarının, yozlaşma sürecini getirdiği ve küreselleşmeyle çeşitlenen arızi durumların, aileyi pek çok riskle yüz yüze bıraktığı' sözleri, tehlikenin büyüklüğüne işaret.

'Sapkın akımların meşrulaştırılmasına itiraz etmenin siyasi ve ekonomik maliyetinin giderek yükseldiğine' dikkat çekerek, 'küresel dayatmanın en bariz olduğu alanların başında cinsiyetsizleştirme politikalarının geldiğine' vurgu yapan Cumhurbaşkanımızın, Eurovision'la ilgili değerlendirmesi de şöyle:

"Özgürlük maskesi altında rol model olarak gençlere takdim edilen tuhaf tiplerin, toplumsal yozlaşmanın truva atları olduğu açıktır. Bu tür uluslararası etkinliklerde giyimiyle, tavrıyla, sözleriyle normal bir insana rastlamak neredeyse imkansız hale geldi. Bunun bilinçli bir politika olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor."