HALEN mesela 6 ayakkabısı bulunan bir çocuğun bayram için alınan yeni ayakkabısını yastığının altında sakladığı, düşünülebilir mi.. Aynı şey giysiler, oyuncaklar ya da günün ruhuna uygun başka şeyler için de söz konusu...
Eskisi kadar yaygın olmasa da 'nerede o eski bayramlar' muhabbeti hala geçerli.
Kuşak durumuna göre 60'li, 70'li, 80'li, 90'lı ve hatta 2000'li yılların bayramlarının tadının damağında kaldığını söyleyenler var.
Oysa bu yılların çoğunda ulaşım zor olduğu için uzaktakiler gelmekte zorluk çekerlerdi ve 'yıldırım' yazdırılan telefon görüşmeleri için bile saatlerce beklenirdi.
Şimdiki gençlere şaka gibi gelebilir. Ancak, toplumun büyük kesimi açısından kurban kesmek, sadece varlıklı bazı komşulara has bir özellikti.
Kılık kıyafette ihtiyacın fazlasına, yani gerektiğinde yedekleyebilecek kadarına sahip olanlar da öyle çok sayılmazdı.
Değişimin kaçınılmaz olduğunu biliyor ancak bunun bizdeki etkilerini yok sayıyoruz. Çocukluk yıllarını geride bırakıp artık aile geçindirmek
mecburiyetinde olanların, sırtlarında yumurta küfesi olmadığı için hayata sorumsuzca baktıkları yılları hasretle anmaları, tabii ki anlaşılabilir.
Ancak, eski tatları bulamamaktan yakınanların tat alma duyularındaki deformasyonu hesaba katmaları gerektiğini de unutmamak gerek.
İnsanların nostalji duygularını eleştirmek, haddimiz değil. Ancak artık geçmiş olan gibi gelip gelmeyeceği meçhul olana da takılıp kalmadan bulunduğumuz ana odaklanmak ve onun tadını çıkarmanın yol ve yöntemlerini araştırmak daha sahici.
Değişmeyen tek şey değişimdir, tamam. Ancak her şey değişse de değişmeyecek ve kesinlikle değişmemesi gereken şeyler vardır. Bayramlarda büyükleri ziyaret etmek ve ömrü uzatma yanında bereketi de artıracağı için sıla-ı rahim yapmak, bunlardan.
Küskün isek barışmak ve aynı durumdaki başkalarını da barıştırmak keza.
Bayram tatillerindeki hareketliliği insanların tatile gittikleri şeklinde yorumlayanların yanıldıkları husus, bunlardan çoğunun sıla-i rahim maksadıyla memleketlerine gitmeleri ile ilgili.