Orada kimse var mı..

Başta BM mevzuatı olmak üzere, uluslararası metinlerin tarih boyunca yaşananlar sebebiyle kılı kırk yaran bir ciddiyetle hazırlandıkları, şüphesiz. Muhtemel gelişmeler karşısında alınabilecek tedbirleri de içeren bu metinlerin, mesela bir çatışma vukuunda neler yapılacağı, saldırıya maruz kalana nasıl yardım edileceği ve saldırgana karşı ne gibi müdahaleler yapılacağı gibi konularda oldukça detaylı oldukları da kesin.

Bu metinlerde, bütün tedbirlere rağmen bir çatışma yaşanacak olursa, saldırgan tarafı caydıracak şekilde, hangi mühimmatları kullanmanın ya da nereleri vurmanın suç sayılacağı ve benzeri konularda ciddi detayların verildiğini de söyleyebiliriz.

BM ve hatta Güvenlik Konseyi mevzuatına bakıldığında, insanlığın huzur içinde yaşaması maksadıyla hazırlandıklarını ve bunlar oldukça kimsenin herhangi bir hır-gür çıkaramayacağını düşünmek, normal.

Önceki savaşlardaki insanlık dışı manzaralarla karşılaşılmasın diye hazırlanan Cenevre Sözleşmeleri'ne baktığınızda, kimsenin bu şartlara aykırı hareket edemeyeceğini, yanlışlık yapmaya kalkışacaklara da hadlerinin derhal bildirileceğini, düşünebilirsiniz.

Harp halinde hasta, yaralı ve kazazedelerin vaziyetlerinin ıslahı sözleşmeleri yanında harp esirlerine yapılacak muameleye ve harpte sivillerin korunmasına ilişkin Cenevre Sözleşmeleri, insanların içi rahat etsin diye var.

Bu sözleşmelerin bir parçası kabul edilen, Uluslararası Silahlı Çatışmalarda ve Uluslararası Olmayan Silahlı Çatışmalarda Mağdurların Korunması Protokolleri de, aynı amaçlara yönelik.

Bahsedileni ve edilmeyeniyle metinlerin başlıkları bile ne kadar rahatlatıcı... Ama sadece o kadar!..

Çünkü, sistemin hakimleri dışında, BM, Güvenlik Konseyi ve Cenevre Sözleşmelerinin herhangi bir kıymeti önemi kalmadığının, artık herkes farkında. İki devlet arasında bir savaştan değil, vahşi teröristlerin silahsız insanlara ölüm yağdırmasından ibaret Gazze'deki durum, metinlerdekinden daha vahim.