Önce ABD mi, İsrail mi..

Saldırganlığını 7 Ekim sonrası kudurmuşluk boyutuna yükselten ve başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin desteğini yanında bulmaya alışkın İsrail' mecburi destek, Trump açısından dayanılmaz boyutlara ulaşmak üzere.

Sınır tanımamaya meyyal İsrail'in Katar'daki melaneti, yeni bir aşama. Trump, mecburiyetin sınırlarını zorlasa da, saldırılara maruz kalıp, sürekli oyalanmaya çalışılanların 'yeter!' diyecekleri nokta da herhalde yakındır... 'Amerika'yı Yeniden Büyük Yapalım' (MAGA) sloganı ile iş başına gelen ve bu yönde bazı adımlar da atan Trump, şimdilerde gittikçe artan şekilde 'önce Amerika mı, İsrail mi' sorularına muhatap.

Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack'ın bölge ile ilgili açıklamalarındaki tutarsızlıklar, Trump'un İsrail'i öncelemek zorunda kaldığına dair örneklerden.

Batılı liderlerin çoğunun İsrail lehine davranmalarını izah sadedinde, konumlarını muhafaza, geleceklerini garantiye alma ve geçmişteki yanlışlarının ifşasından duydukları korku gibi sebepler gösterilir.

Ancak, Gazze konusunda artan farkındalığın liderleri zorladığı da bir vakıa. Medya üzerinden karartmalar yapılmaya ve protestolar baskı altına alınmaya çalışılsa da, bütün dünyada İsrail'e yönelik ciddi tepkiler oluştuğu ve Filistin sempatisinin arttığı, sır değil.

BM'de 7 Ekim sonrası yapılan oylamalarda ABD baskısı ile İsrail'in yanında gözükmek durumunda kalan ülkelerin iki elin parmakları seviyesinde kalması, yaşanacakların ilk işaretlerindendi. Bu ay yapılacak BM Genel Kurulu'nda İngiltere, Fransa ve başka bazı ülkelerin de Filistin'i tanıyan ülkeler kervanına katılacak olmaları, İsrail için can sıkıcı.

Trump'un, '20 yıl öncesinde İsrail, herhangi bir kuruluş, şirket, kurum veya devletle kıyaslandığında, Kongrede gördüğüm en güçlü lobiye sahipti. Bugün ise o kadar güçlü bir lobisi yok. Bu inanılmaz.' demek zorunda kalması, dikkat çekici.