Ellerinde cımbız, müspet gelişmeleri itibarsızlaştırmaya çabalayanların mesaileri yine yoğun. Sadece milletimizin kahir ekseriyetinin değil dünyanın saygısını kazanan gelişmeleri kirletebilmek için uğraşıp duruyorlar.
Şu andaki hedefleri, Katil Netanyahu'nun Mısır Şarm el-Şeyh'deki toplantıya katılmasını engelleme babında yapılanları itibarsızlaştırabilmek. Netanyahu ya da İsrail aşkıyla mı, yoksa Cumhurbaşkanımıza yönelik husumetleri sebebiyle mi böyle davrandıkları, araştırılması gereken bir husus.
Sevmek ya da sevmemek, siyaseten taraftar olup olmamak gibi şeyler ayrı. Ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı herkesi sevindiren neticeler sağlamış ise iftihar etmemiz, en azından saygı duymamız gerektiği, çok açık.
Bu ülkeyi yönetenlerin attıkları güzel adımlardan mutluluk duymaları gerekirken içleri daralanların, Attila İlhan'ın bahsettiği hainler kategorisine mensup olup olmadıkları, oldukça hassas bir konu. 'Her ülkenin bir hain kontenjanı olduğunu' belirten merhum İlhan'a göre, bizdeki hain oranı yüzde 10 idi. Artı mı yoksa eksildi mi, ayrı bir mesele.
BM üyesi 193 ülkenin çoğunun temsilcileri tarafından hararetle alkışlanan Cumhurbaşkanımızın Genel Kurul konuşması, her zamanki gibi kitabın ortasından ve muhteşemdi, mesela.
ABD Başkanı Trump'un Gazze'deki saldırıların durmasına yönelik 20 maddelik planında, bazı İslam ülkeleri liderleri ile BM'de yapılan Gazze özel toplantısı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la Beyaz Saray'daki görüşmelerinin ciddi bir payı olduğu, malum.
Bundan sonra neler olabileceğini tam olarak bilmesek de son iki senede yaşananlar düşünüldüğünde, Gazze'de şu anki durumun fena olmadığı söylenebilir.
Gazze'nin nefes alabilecek hale gelmesinde, Cumhurbaşkanımız ve ekibinin hakikaten çok büyük payı olduğu, ortak kanaat. Başta Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın olmak üzere bütün ekibin gece gündüz demeden çabaladıklarının hepimiz şahidiyiz.