Kötümserliğe yer yok!..

Epeydir görüşmedikleri Zeki ve İsmet'in de ekibe katıldıklarını gören Melih Bey, selam vererek oturdu. Selim, Melih Bey'e:

- Kurbanı yine İstanbul'da kestin herhalde.. Bayram sabahı seni buralarda göremedik...

- Kurbanı bu sene de bir grup arkadaşla Esenler'de kestik. Rize damadı olduğum için beni de aralarına kabul eden Rizeli Sirkeci ailesi fertleriyle birlikte kestiğimizi de belirteyim... Bu arada hazır görmüşken, ben Zeki Bey'e bir şey sorayım. Merkez Camii inşaatı hızlı gidiyor maşallah. Kabası bittiğine ve minare de şerefeye kadar geldiğine göre, açılış çok uzak değildir herhalde.. Zeki Bey:

- Evet, kabası bitti ve sanırım birkaç ay içinde alt katını ibadete açabileceğiz. Tamamen açılması tabii ki zaman alır...

- Epey masraf oluyordur herhalde. Belde sakinleri ve yazlıkçıların katkıları ile yaptığınıza göre, sıkıntı yoktur inşallah..

- Sıkıntı yok. Şu ana kadar 20 milyon TL harcadık ve borcumuz yok hamdolsun. İnsanımızın ne kadar hayırsever olduğunu bir kez daha anladık. Tüm demirlerini beldeden birisi karşılarken, Yukarıdaki köylerden birinde yazlığı olan büyük gıda kuruluşlarımızdan birinin patronlarından biri de 3 milyon TL katkıda bulundu mesela. Bizzat gelerek yardım edenler yanında dernek hesabımıza 30 lira, 3 bin lira ya da 30 bin lira gibi değişik miktarlarda para gönderenler de var, şükür... Mehmet:

- Zeki Bey ve arkadaşları hakikaten ağır bir yükün altındalar ama Cenab-ı Hakk'ın yardımıyla işi yürütüyorlar. Hayırseverlik demişken, birileri tabloyu çok karanlık göstermeye çalışsa da her yıl kurban kesenlerin sayısı da artıyor sanki. Bu arada Diyanet, Kızılay ve İHH benzeri kuruluşlar aracılığıyla yurtiçinde ve yurtdışında kesilen kurban sayısında da artış var. Bu da ekonominin kötü olduğu şeklindeki sözlerin pek geçerli olmadığını düşündürüyor. Ne dersiniz, Melih Bey.. Melih Bey cevap vermeye hazırlanırken, araya giren Selim:

- Ekonomimizi olduğundan çok kötü göstermeye çalışanlar, yolların halini görmüyorlar galiba. Baksanıza, bayram tatili dolayısıyla bizim beldede bile trafik sıkışıklığı yaşanıyor... Melih Bey:

- Buna, sahillerimizde bulunan turistik tesislerdeki doluluk oranlarını ve hatta Rodos'a gitmek isteyen tatilcilerin, ada tamamen dolduğu için geri dönmek zorunda kaldığı da eklenebilir. Tabii çeşitli sebeplerle ekonomik sıkıntı çekenlerimiz olduğu da bir gerçek. Ancak 86 milyonluk Türkiye'nin yandığı, bittiği, her şeyin çok kötü olduğu şeklindeki kötümser yorumların doğru olmadığı, açık. Bu tür yorumlar çoğunlukla siyasi rant beklentisi ile yapılıyor ve gerçek durumu aksettirmiyor. Mükemmel durumda değiliz, ama birilerinin iddia ettiği kadar kötü durumda hiç değiliz. Kötümserliğe hiç gerek yok yani... İhsan:

- Ekonomi kötü diyenlerin çoğu, hep emeklilerin durumu gündeme getiriyorlar. Yaklaşık 16 milyon emekli olduğu ve bunlardan yaklaşık 4 milyonunun 10 bin TL aldığı söyleniyor. Emekli maaşını geçime esas olarak düşünürsek, bu hakikaten düşük. Ancak, mesela emeklilik primlerini az yatıranların yüksek maaş beklemeleri gibi garip bir durum da var. Bir başka husus, düşük maaş alanların bir kısmının vaktiyle bilerek az prim yatırdığını söyleyip, bunlara sağlanan artıştan şikayetçi olanların varlığı. Ne dersiniz..

- En düşük maaş 10 bin TL ve giderek artan rakamlar söz konusu. Yüksek prim ödeyen ya da çok daha fazla gün çalışarak emekli olanlar arasında, daha az prim ödeyen ve daha az gün üzerinden emekli olanların kendilerine yakın maaş almasından şikayet edenlerin varlığı bir gerçek. Bunların teknik olarak haklı oldukları söylenebilir. Mesele, devletimizin konuya sosyal devlet ilkeleri açısından bakması ve düşük olanlara pozitif ayrımcılık yapması ile ilgili ve bu da kaçınılmaz bir şey... Mustafa:

Denge meselesi...

- Desenize, çok alanın da az alanında memnun olmadığı bir vasattayız. Bu konunun halli nasıl olacak peki..

- Oldukça önemli ve mutlaka halledilmesi gereken bir konu. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun verdiklerine ek olarak devletin emeklilere sağladığı katkı 3 Trilyon TL. Bu, devletin işçisi ve memuruyla bütün çalışanlarına verdiği maaşların toplamına eşit. Salgın ve Rusya Ukrayna savaşının ardından yaşadığımız 6 Şubat depremleri, dengeyi biraz bozdu. İlgililer konu üzerinde çalışıyorlardır muhakkak. Ancak çok kısa sürede ciddi bir düzelme olması da zor gibi. Emekliler için yapılan bazı yeni düzenlemelerin de mutlaka faydası olacaktır. Ama gerçek bir çözüm için ekonomik şartların düzelmesi ve bu arada cari açığımızın azalması ya da tamamen ortadan kalkması ile ilgili gayretlerin netice vermesi gerek... Mustafa:

- Bu hususta oldukça ümitvarsınız, galiba..

- Tabii ki. Unutmayın yakın zamana kadar ülkemiz petrol ihtiyacının ancak yüzde 10'unu çıkarabilirken, bu oranın yıl sonuna kadar yüzde 20'yi bulması bekleniyor. Doğal gazla ilgili gelişmeler, malum. 2017'ye kadar neredeyse yok denilebilecek rüzgar ve güneş enerjisi konusunda atılan ciddi adımlarla şu anda ihtiyacımızın yüzde 18'ini bu kaynaklardan karşılayabiliyoruz. HES ve yenilenebilir enerji ile ilgili diğer kaynaklar sayesinde cari açığın esas sebebi olan enerji açığı hızla kapanmaya doğru gidiyor. Bunlar ve benzeri başka gelişmeler, ülkemizin ufkunun açık olduğuna işaret ediyor... Remzi: