Konu, öncelikle 6 senedir idare ettiği İBB kaynaklarını 16 milyona hizmette kullanmak yerine başka yerlere harcadığına dair ortaya çıkan kuvvetli deliller sebebiyle İmamoğlu'nun tutuklanması. Oluşturduğuna inanılan ve mensuplarının bir kısmı yakalansa da bir kısmının firar ettiği bilinen suç örgütü, bununla bağlantılı.
Son mahalli seçimler için PKK uzantısı olduğu bilinen DEM Parti ile kotardıkları 'kent uzlaşısı' karşılığı İstanbul'daki CHP'li belediyelerde terörle bağlantılı isimlere ikram edilen başkan yardımcılıkları ve meclis üyelikleri, daha da vahim. Kent uzlaşısı isimli bağlantının kurulması için terör örgütüne aktarıldığı rivayet edilen yüklü miktardaki para, heybedeki turpun büyüğü mü, şimdilik bilmiyoruz.
Malum, ufak tefek denemeyecek çok sayıda turp ortaya saçılmış durumda. Ancak 'heybe'de, ortaya çıktığında sorumluların ailelerinin bile yüzlerine bakamayacakları büyüklükte turplar olduğu da biliniyor.
Bu durumda yapılması gerekenin ne olduğu, çok açık. En azından emniyet ve savcılık soruşturması dolayısıyla şu ana kadar kamuoyuna akseden hususlarda, eğer varsa iddiaların doğru olmadığına dair makul ve mantıklı açıklamalar yapmak, bunlardan birisi mesela.
Bir kısmı artık herkesçe bilinen iddialar karşısında söyleyecek sözleri olmayanların, kitleleri sokağa çağırıp, bunların etrafı yakıp yıkmalarını izlerken, İBB Başkanı'nın yargılanamayacağı gibisinden büyük ama anlamsız laflar etmelerinin kimseye faydası olmayacağı, çok açık.
Temelde yolsuzluk iddiaları ve terörle bağlantılı ciddi birtakım hususlar söz konusu iken, CHP'lilerin terör örgütünün hamiliğini yapan Batılı ülkelere 'kendilerine sahip çıkılmadığı' gibi gerekçelerle sitemde bulunmaları, sözün bittiği yer.
CHP Genel Başkanı Özel'in, 'terk edilmişlik hissediyoruz' diye sitem ettiği İngiltere Başbakanı Starmer'den ne istediği, belirsiz. Yolsuzluk sebebiyle tutuklanan İBB Başkanı için Starmer'in ne yapabileceğini Özgür Özel de bilmiyordur muhtemelen.