İnsanlık uyandığında...

Yabancı basının başta Türkiye, bölgemizle ilgili haber ve yorumlarına baktıkça, Batı medeniyetinin muhteşem bir şey olduğunu zannedenlere üzülmemek elde değil.

Esas üzücü olan ise temel esaslarından birisinin objektiflik olması gereken, ancak ortaya çıkışından beri sürekli itibar kaybeden Batı medyasının içinde bulunduğu durum.

Öncelikli problem, Batı basınının İsrail söz konusu olduğunda olup bitenlerle ilgili gerçekleri perdeleme mecburiyeti. Bunun, Siyonist lobinin çeşitli alanlar yanında medya üzerindeki hakimiyeti gibi çeşitli sebepleri var.

Yaşananları Batı medyasından takip edenler de 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'ye yönelik İsrail saldırılarında, sadece bilinen şehit sayısının 70 bini bulduğunun farkında. Ancak bir farkla; Batılılara, katledilen Gazzeliler suçlu, katleden İsrail ise masum olarak takdim ediliyor.

İki senedir Gazze'ye yönelik saldırıları, sebebi bilinmeyen patlamalar, can kayıplarını sanki kendiliğinden gerçekleşen olaylar gibi sunuluyor. Bunun için, gazeteciliğin temel kuralı olan 'Ne, Ne zaman, Neden, Nerede, Nasıl ve Kim' sorularının özelikle de son ikisini es geçmek gerekiyor ve öyle yapıyorlar. Bunun adının gazetecilik ya da habercilik olmadığını, herkes gibi onlar da biliyor.

Dünyanın en vahşi ve alçak saldırganı tarafından bombalanan Gazzelileri terörist, katliamını soykırım aşamasına yükselten İsrail'i ise 'var olma hakkını savunan' masum bir yapı olarak göstermek, aslında zor iş. Ancak sahibinin sesi Batı medyası, Gazzelilerin yıllardır çektiklerinin bir neticesi olarak 7 Ekim 2023'de gerçekleştirdikleri Aksa Tufanı'nı bir tür milat kabul ederek İsrail'in saldırılarını makul göstermeye çabalıyor.

Belki hemen değil ancak orta vadede 'peki 7 Ekim öncesi' sorularına cevap arayanların iyice artması ile, 1967'ten 2005'e kadar işgal, sonrasında da abluka altında tutulup başka çareleri kalmayan