SON mahalli seçimlerde hasbelkader kazanılan başarının Genel Başkan Özgür Özel'in umduğu gibi CHP'yi iktidara mı taşıyacağı yoksa elindekilerden mi edeceği, şimdilik meçhul. Ancak emareler, belirli kentler hariç uzunca bir süredir uzak kaldıkları yerel iktidara kavuşmanın CHP açısından pek de hayırlı olmadığına işaret ediyor. Yerel seçimlerde DEM ile yapılan 'kent uzlaşısı' kılıflı iş birliğinin faturalarından birisi olarak belediyelerde meclis üyesi seçtirilip sonra başkan yardımcısı da yapılan PKK bağlantılı isimlerin tespiti ile haklarında gerekenin yapılması, ayrı bir konu.
Ankara Belediyesi'nin konserlerde ödediği astronomik ücretler konusunun parti içinden birilerince gündeme getirilmesi gibi, CHP'li İBB Başkanı'nın diploma meselesinin de yine içeriden birileri tarafından servis edilmesi, iç çekişmenin boyutlarının nerelere uzandığını gösteriyor. CHP'li belediyelerde yolsuzluklarla ilgili gelişmelerin hız kazanmasının ardında içeriden sağlanan bilgilerin payı olup olmadığını bilmiyoruz. Ama olsa da şaşırmazdık doğrusu. Gelişmelerin birbiri ardına yaşanmasını siyasi sebeplere bağlama eğiliminde olanlara ise her soruşturmanın kendi bölgesine has ve orayla sınırlı olduğunu hatırlatalım.
Dolayısıyla, takibatları yürütenlerin hele filan yerdeki bitsin biz öyle başlayalım deme lüksü olmadığını da.
Diploması ile ilgili tartışmalar başta olmak üzere İBB Başkanı ile ilgili gelişmeler, CHP'ye DEM Parti emaneti Esenyurt Belediye Başkanı'nın terör bağlantısı sebebiyle tutuklanıp yerine kayyım atanması ve Beşiktaş'ın ardından Beykoz Belediye Başkanı'nın da yolsuzluk iddiaları ile tutuklanması ve benzeri durumların, birilerinin canını fena halde sıktığı, çok açık.
Canları sıkılanların kaymak tabaka mensubu oldukları, malum.
Canlarının sıkılma sebebi de, bahsi geçen kişilerin izafe edilen şeyleri yapıp yapmadıklarından çok, kendileri ile aynı zihniyette olanlara böylesi muamelelerin reva görülebilmesi... Nutuk atarken eşitlikten filan bahsetseler de, imtiyaz sahibi olduklarına inanan kaymak tabaka mensuplarının demokrasi, hak ve özgürlükler gibi evrensel kavramları zikretmeye azami dikkat sarf ettikleri de bilinir. Ancak demokrasi derken aslında 'kendi istediklerinin olacağı' bir sistemi kasteden bu kesimin 'demokrasi güzeldir ancak bizim dediklerimiz olduğu müddetçe' şeklindeki kanaati de hiç değişmez. Hak ve özgürlükler derken de -tahmin edilebileceği gibi- konu sadece kendilerinin ve aynı zihniyette olanların hak ve özgürlükleridir zaten.