Arkadaşlarına çaylarını dağıtan İhsan, Melih Bey'e:
- Ortalık her zamanki gibi hareketli. Öncelikle beklenen İsrail'in saldırısının dün gece yapıldığı kadarıyla kalıp kalmayacağı ile ilgili fikrini alalım...
- Geldi, geliyor, gelecek derken; nükleer tesisleri ve petrol merkezlerine dokunmayıp, sadece askeri hedeflere yönelen İsrail saldırısının sınırlı olduğu söylenebilir. İran'ın misilleme ihtiyacı duyabileceği kadar ağır bir saldırı olmadığına göre şimdilik problem yok gibi... Selim:
- Bu kadarla kalacak olursa iyi. Ancak İsrail'in yıkıcı, öldürücü, çok şaşırtıcı şekilde saldıracağız ve benzeri bir sürü lafın ardından bu kadarıyla yetinmesi yine de garip. Bunun sebebi ne..
- İsrail'in de zayıflıkları var ve İran 1 Ekim'deki balistik füze saldırıları ile bunu gösterdi. Demir kubbe savunma sisteminin işe yaramayabileceği ortaya çıktığı için apar topar ABD'den yeni hava savunma sistemleri istediler. Eğer İran'ı ağır bir şekilde vurursa bunun karşılığının da ağır olabileceğini biliyorlar. İran büyük bir alana sahip, İsrail ise küçücük bir yer. Hem unutmayın ABD'de yapılacak seçim de çok yaklaştı ve bölgede olup bitenlerin seçimleri etkileme ihtimali de yüksek... Mehmet:
- Gelişmelerin böyle seyretmesinde İran'ın ağır bir saldırı durumunda Hürmüz Boğazı'nı kapatabilecek girişimlerde bulunabilme ihtimali de var galiba. Bu ise sanırım dünyanın kullandığı petrol ve doğalgazın büyük bir bölümü bu hattan sağlandığı için kimsenin istemeyeceği bir husus. Ne dersiniz..
- Evet, önemli konulardan birisi de bu. Ne İsrail ve ne de ABD her şeyin kontrolünü sağlama gücüne sahip değil ve her durumda yapılabilecek şeyler var, yani... Remzi:
- Cumhurbaşkanımız 'iç cepheyi sağlam tutalım' dedikten sonra Devlet Bahçeli'nin DEM'lilerin ellerini sıkarak 'Türkiye'nin partisi olun' demesi çağrısı ve ardından da terörün bitirilmesi ile ilgili ezber bozan sözleri üzerinden kafa karıştırmaya kalkışanlar çok. Ancak, belli ki Cumhur ittifakı iç cepheyi sağlam tutma konusunda kararlı. Tam da bu aşamada yapılan TUSAŞ saldırısının bütün bunlarla bağlantısı var mı acaba..
- Söylediklerine Tataristan Kazan'daki BRİCS zirvesi, ülkemizin savunma ve havacılık kuruluşlarının bir hafta süren SAHA EXPO'da 6 milyar doların üzerinde ihracat bağlantısı yapmaları ve daha başka şeyler de eklenebilir. Ülkemizin geldiği seviyeden rahatsız olanların maşalarına yaptırdıkları TUSAŞ saldırısı ile bir tür mesaj verme gayretinde oldukları söylenebilir. Ancak, Türkiye'nin bu tür mesajları ayaklarının altına alıp çiğnediği de bilinir... Mustafa:
- TUSAŞ çalışanlarının 'daha fazla üreteceğiz' haykırışları da bunun göstergesi zaten. Bu arada İsrail'in Gazze ile başlayıp Batı Şeria, Lübnan ve Suriye ile sürdürdüğü saldırganlığı İran'a da uzanmışken, birilerinin bu terör devletini Türkiye için tehlike olarak görmeyişini aklı almıyor. Bu konuda ne dersiniz Melih Bey..
- İsrail'in bizim için tehdit olmadığını söyleyenlerin, hamdolsun içeride büyük çapta hallettiğimiz ama sınırlarımızda hala başımızın belası olan terörün ardında kimlerin olduğunu bilmezden gelenler olduğunu unutmayalım. PKK'nın sınırlarımız ötesindeki uzantısı PYDYPG'yi ABD ve İsrail'in kontrol ettiğini ve onların talimatları ile hareket ettiklerini artık çocuklar bile biliyor. Bu terör örgütlerine ABD tarafından sağlanan binlerce TIR dolusu silah ve malzemenin anlamını bilmezden gelen bu güruh mensupları, netice olarak ülkemizi ABD ve İsrail'e teslim etmek niyetinde oldukları için İsrail'in bizim açımızdan tehlike olmadığını iddia ediyorlar... Selim:
- Sadece TUSAŞ'a yönelik saldırı bile aslında nelerle karşı karşıya olduğumuzun ve ileride neler olabileceğinin göstergesi. ABD ve İsrail açısından bizin kendi uçaklarımızı, helikopterlerimizi, İHA ve SİHA'larımızı yapıyor ve hatta bunları birçok ülkeye satıyor olmamız, hiç istenmeyen bir şey ve saldırıda doğrudan değilse de dolaylı olarak onların imzaları var...Mustafa:
- İsrail bizim için tehdit değil diyenler, bu tehdidin dolaylı olarak çoktan fiiliyata geçirildiğini gözlerden saklamak istiyorlar anlaşılan... Melih Bey:
Sağlam duralım!..
- TUSAŞ, Türkiye'nin kendi savunma sanayini geliştirmesini arzu etmeyenlerin uykularını kaçıran birçok kuruluştan birisi ve belki de en önemlisi. Unutmayın, yakın zamana kadar ihtiyaç duyduğu birçok sistemin satılmak istenmediği, başka yerlerden almaya çalıştığında dışarıdan ve hatta içeriden engellenmeye çalışılan bir ülke durumundaydık. S400 ile ilgili süreç, bunun en açık örneği. Düşünebiliyor musunuz, sadece savunmada kullanılabilecek bir sistemi almamamız için ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Dışarıdan bağırıp çağıranlar, belli ki hava savunma sistemine sahip olmamızı istemiyorlardı. İçeridekilerin derdinin ne olduğunu siz hayal edin... İhsan:
- Hakikaten, hatırladıkça hala şaşarım. Hava savunma sistemine sahip olmamızı her nedense istemeyenler, ne kadar engellemeye çalışmışlardı. Halen de canlarını sıkıyor... Melih Bey:
- Kendi ayaklarımız üzerinde durmamızı istemeyen dış güçler ve içerideki uzantıları, Türkiye'nin güçlenmesini kesinlikle istemiyor ve engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. İstanbul'da bir hafta devam eden SAHA EXPO 24 Uluslararası Savunma ve Havacılık Fuarı'nı ziyaret edenlerin, ülkemizin savunma ve havacılık konusunda geldiği seviyeyi görüp gurur duymamaları mümkün değil. Tam manasıyla, dostlara güven, düşmanlara korku veren bir manzara. Orayı gören dış güçler ve uzantısı hainlerin korkuya kapılmaları normal... Melih Bey, cebinden çıkardığı bir broşüre bakarak konuşmasını sürdürdü: