Kayyım atamaları ile ilgili gelişmeleri arzu edilmeyen bir noktaya taşımaya niyetli olanların, herkesin bildiği bazı kuralları anlamazdan gelmeleri, düşündürücü.
Hasbelkader belediye başkanı olabilmiş birisinin Esenyurt Belediye Başkanı'nın tutuklanması ile alakalı, 'neden aday olma sürecinde mani olmadınız' çıkışı, belki 'biraz' makul. Ancak mensup olduğu CHP'nin genel başkanının da benzer sözler etmesi, asgari seviyede hukuk bilgisi olmadığını düşündürüyor.
YSK'nın, adli siciline baktığı kişinin hakkında kesinleşmiş bir hüküm yoksa adaylığına vize verdiği, bilinen bir husus. Adlı adınca söylemek gerekirse, mevcut durumda terör örgütüne üyelik şüphesiyle tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı, mesela birkaç ay sonra bir seçim yapılacak olsa ve adaylık için müracaat etse, yine aday olabilir. Henüz hakkında kesinleşmiş bir hüküm yok çünkü.
Kayyım uygulamasının demokrasiye ve seçilme hürriyetine aykırı olma yanında seçmenin iradesine de saygısızlık olduğu sözleri, başlıca yorumlar arasında. Ancak, bir başkanın terör örgütü ile bağlantısı ve belediye bütçesini örgüt lehine kullanmasının kabul edilemeyeceği, meselenin püf noktası.
Milletvekili ve belediye başkanlığı seçimlerinde DEM Parti'nin seçilmesi halinde hakikaten hizmet edebilecek adaylar yerine, haklarında kısa sürede mahkumiyetle sonuçlanacak soruşturmalar yürütülenleri tercih ettiği, biliniyor.
Birçoğunu doğrudan Kandil'in belirlediği bilinen DEM Partili başkanların, terör örgütünden gelen taleplere hayır deme lükslerinin olmayışı, kayyım uygulamasının neden gerekli olduğunun en açık izahı.
DEM ve CHP yanlıları, örgüt onayıyla aday gösterilip seçilenlerin haklarında kesin hüküm oluştuğunda mevzuat gereği görevden alındıklarının farkında. Terör örgütü üyeliğinden tutuklanan, hatta 6 ya da 10 yıl gibi cezalar alanların belediye başkanlıklarını sürdüremeyeceğini