Sudan sebeplerle savaş

"Su, 21.Yüzyılın petrolüdür" -Andrew Liveris

Yıl 2005, yer Kaliforniya, ABD, o zamanlar pek bilinmeyen bir yatırım fonu yöneticisiydi. O dönemde kimsenin aklına gelmeyecek bir analizde bulunmuş, "mortgage" hisselerinin çökeceğini öngörmüştü. Yıllar sonra gösterime giren "The Big Short" filminde hikayesi anlatılan Michael Burry'den bahsediyorum. Filmin sonunda da değinildiği gibi Burry 2008 krizinde milyonlar kazandıktan sonra tek bir şeye yatırım yapmıştı: Su.

Su konusunun ne kadar ciddi olduğunu İzmirliler şu an birince elden tecrübe ediyorlar. Çeşme ilçesine geceleri su verilmiyor; su deposu satışları patlamış. Küresel ısınmanın da etkisiyle artık her yıl daha kurak geçiyor, uzak değil yakın gelecek için su büyük bir problem teşkil edecektir. UNICEF'e göre 2.2 milyar insanın içme suyuna erişimi bulunmuyor. UN Water, 2030 yılına gelindiğinde su talebinin arzın yüzde 40 üzerinde olacağını öngörüyor.

Sudan sebeplerle savaşların çıkabileceğinin farkına varmalıyız. Su kaynaklarının önemini anlamalıyız. Özellikle coğrafyamızda nehirler, barajlar fevkalade öneme sahip olacaklar. Belki de petrol veya doğalgaz boru hatları değil, su boru hatları kurulacak. Su konusunu jeopolitik ve siyasi boyutlarıyla ele alıp, stratejik bir yaklaşım göstermemiz elzemdir.

ABD borsaları çalkalanıyor

Burry son olarak neredeyse tüm hisselerini sattı. Son yıllarda her yıl borsanın çökeceği yönünde uyarılar yapıyor. Nasıl ki 2005'teki fikri kaale alınmayıp gülünç bulunduysa, yine kendisini felaket tellaklığı yapmakla suçlayanlar var. Tam da Burry demişken, Trump'ın son tarife hamlesinden sonra geçtiğimiz cuma günü Amerikan borsalarında büyük satışlar yapıldı. Bunda tabii Trump'ın açıklanan istihdam rakamlarını beğenmediği için ABD İşgücü İstatistikleri Bürosu Komiseri Erica McEntarfer'i görevden almasının da etkisi bulunuyor. Şimdilik tarifeler bizi teğet geçti gibi görünüyor. Yüzde 15 ile en düşükler arasındayız. Ama küresel ekonominin suyu ticarettir; uzun vadede bütün ülkeler olumsuz etkileneceklerdir. En basitinden ürün kalitesinin düşmesi kaçınılmazdır.

Dünyada kalite düşüyor

Kuraklık, tarifeler, savaşlar, Trump falan demişken dünyaya bir mutsuzluk ve umutsuzluk bulutu çöktü. Bu atmosferde de yaratıcılık beklenemez; hayatın her alanında bir gerileme, kalitesizleşme gözlemleniyor. Eskiden Spotify'ın top 50 listelerine en azından ayda bir bakardım; son bir iki yıldır hiç bakmıyordum zira hoşuma gidecek bir şarkı keşfetme ümidimi kaybetmiştim. Geçen hadi bir şans daha vereyim dedim. Ne global ne de Türkiye listesinden kendi listeme ekleyebileceğim tek bir şarkı bulamadım. Bizimki zaten epeydir sadece "Türkçe Rap" ile enfekte olmuş durumda; tırnak içinde yazıyorum çünkü aslında arabesk. Böyle deyince arabeske de haksızlık etmiş oluruz gerçi. Aynı ritmi kopyalayıp üzerine anlamsız sözleri kalınlaştırılmış bir sesle söylemek herhangi bir müzik tarzı olamaz.