Avrupa kılıç kuşanıyor

"Smith-wesson (tabanca), kare as'ı daima yener"

-Anonim

Tarihte büyük imparatorluklar kurmuş ulusların hepsinin genlerinde savaşçılık vardır. Makedonlar, Romalılar, Japonlar, İngilizler, Almanlar ve pek tabii ki Türkler kuvvetli askeri gelenekleri sayesinde güçlü devletler kurabilmişlerdir. Her ne kadar insanlık binlerce yıllık uygarlık tarihinde ahlaki, siyasi ve toplumsal değerler üzerine sistemler geliştirmiş olsa da günün sonunda bütün bu düzen kaba kuvvetten güç alır. Kalemin kılıçtan keskin olması için önce kalemi koruyacak bir kılıç gereklidir. 1945'den beri barış döneminde bulunan Avrupa, kılıcın gerekliliğini tekrar hatırlamaya başladı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden sonra Avrupalılar uzun süredir arka plana attıkları savunma yatırımlarına yeniden yöneliyorlar. Bu konuda en ciddi değişimi Almanya yaşıyor, ve Almanya bunu yaşadığında neler olabileceği ister istemez biraz ürkütüyor.

Nazi geçmişinden ötürü askerlik denince Almanlar biraz mahçup biraz da çekingen davranıyorlardı. Bahsettiğim diğer savaşçı ülkelerin aksine, şaşalı askeri törenler, hamasi konuşmalar yapmaktan kaçınılıyordu. Bu tarz eylemlerin Nazilere özendireceğinden korkuluyordu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerikalılar Almanlara sıfırdan bir ordu kurdular, "wehrmact" yerine "bundeswehr" geldi. Yeni ordu kutsal bir amaç uğruna savaşan kahramanlardan değil, parlamenter sisteme bağlı üniformalı yurttaşlardan oluşacaktı. Soğuk Savaş boyunca Alman ordusu savunma ağırlıklı caydırıcı bir güç olarak mevcudiyetini korudu. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra askeri harcamalarda büyük düşüş görüldü, zorunlu askerlik zamanla iyice azaltıldı ve 2011'de kaldırıldı.

Hans kışlaya dönüyor

2025 Ağustos sonu Alman hükümeti askerliği tekrar geri getirmek için düğmeye basmıştı. Geçtiğimiz hafta içinde ise koalisyon ortakları aktif asker sayısını artırmak için yeni bir plan üzerinde anlaşmaya vardılar. Plana göre 18 yaşını doldurmuş her erkek askerliğe yetkinliği hakkında bir form dolduracak; 2027'den itibaren de sağlık kontrolüne girmek zorunda kalacak. Hükümet kısa süre içinde Avrupa'nın en büyük ordusuna sahip olmayı hedefliyor. Ancak bu o kadar da kolay değil çünkü nesillerdir Almanya'da ve aslında batı Avrupa'nın genelinde savaşçılık geni resesif hale getirilmiştir. Milliyetçiliğin tabu haline geldiği toplumlarda vatanı savunmak için canını feda edecek gençler nasıl bulunacak

Vatan için savaşmak

Bu soru insanlar arasındaki diyalektiğin de temelini sorgular. Bir kişiyi başka bir kişiye karşı canı pahasına saldırmaya iten güç nedir, nereden gelir meselesinden bahsediyoruz. 1930'larda yazdıklarıyla hukuk ve siyaset alanında önemli yer edinmiş, fakat sonrasında Nazilere katıldığı için kötü bir üne sahip olmuş ünlü Alman düşünür Carl Schmitt akademik açıdan yararlanabilinecek bir figür olarak konu hakkında şöyle diyor: "Belirleyici siyasi varlık olarak devlet, muazzam bir güce sahiptir: Savaş açma ve böylece insanların hayatlarını alenen yok etme imkânı. Jus belli (hukuk hakkı) böyle bir düzenlemeyi içerir. İki olasılığı da beraberinde getirir: Kendi üyelerinden ölmeye hazır olmalarını ve düşmanlarını tereddütsüz öldürmelerini talep etme hakkı." Devletin kutsandığı bir ortamda bir insanın eline silah alıp cepheye koşması anlaşılabilir fakat bu soyutluğu denklemden çıkardığımızda geride ne kalıyor