Sınav süreci, yalnızca öğrenciler için değil, aileler için de stresli bir dönemdir. Aileler çocuklarının başarılı olmasını ister, bu çok doğaldır.
Ancak bu beklentiler bazen öyle bir noktaya gelir ki, çocuk için destek olmak yerine üzerindeki baskıyı artırır. Bu baskıyla öğrenci normalde yapmayacağı hataları yapabilir veya derslerine odaklanmakta oldukça zorlanabilir. Oysa öğrenciler sadece yüksek puan almakla yükümlü bireyler değil; duygu dünyaları yoğun, yönünü bulmaya çalışan, gelecek kaygısı yaşayan gençlerdir. Bu yüzden sınav döneminde çocuklara en çok ihtiyaç duydukları şey aslında "yoldaşlık"tır. "Ne olacaksın" sorusundan önce, "Nasılsın" demek, onların ruhunu iyileştiren güçlü bir adımdır. Öğrencilerin en çok ihtiyaç duyduğu şey, anlaşıldığını hissetmek, duygularına değer verilmesidir. Öğrencilerin güvende hissetmesi ise bir diğer önemli konudur. Çünkü ancak güvende hisseden bir genç, gerçek potansiyelini ortaya koyabilir. Yetişkinler olarak yapmamız gereken; sonucu değil çabayı, öğrencinin ders çalışma sürecini takdir etmek ve hangi puanı alırsa alsın onun yanında olduğumuzu hissettirmektir. Bu yaklaşım, öğrencinin içsel motivasyonunu destekler. Takdir edilen çaba, kabul edilen duygu, koşulsuz verilen destek... Hepsi çocuğun kendine güvenini besler. Güven duyan genç ise hangi yoldan yürürse yürüsün, bir şekilde kendi başarı yolculuğunu kurar.
Haberin DevamıTERCİH SÜRECİ: SESSİZ AMA EN KRİTİK DÖNEMEÇ
Sınavdan sonra her şey bitti sanılır ama aslında asıl önemli kararlar o noktada başlar. Puanlar belli olur fakat sonrasında en az sınav kadar önemli bir başka süreç başlar. Çünkü puan bir sonuç gibi görünse de, doğru tercih yapılmadığında bir anlam ifade etmeyebilir. Tercih süreci sessizdir, ama hayati önemdedir. Sessizdir çünkü sınav kadar göz önünde değildir ama çok daha stratejiktir çünkü öğrencinin üniversite yaşamı, meslek seçimi ve hatta gelecekteki yaşam doyumu bu süreçte şekillenir. Birçok aile, bu süreci yalnızca sıralamaya dayalı bir işlem olarak görür. Ama asıl mesele, kim olduğuna, neleri sevdiğine, hangi ortamda geliştiğine, nasıl bir yaşam hayal ettiğine göre bir yön belirleyebilmektir. Çünkü aynı puanı alan iki öğrenciden biri seçtiği bölümde mutlu olurken, diğeri birkaç yıl sonra alan değiştirmenin yollarını arayabilir veya alan değiştirmeye hiç cesaret edemeyip mutsuz bir yetişkin olarak yaşamına devam edebilir. Bu nedenle tercih süreci sadece akademik değil; psikolojik, sosyolojik ve hatta duygusal bir süreçtir. Çünkü tercih yapmak yalnızca bir üniversiteye yerleşmek değil, bir sosyal çevreye, yeni insanların ve yeni duyguların dünyasına adım atmaktır. İşte tam da bu nedenle öğrenciyi tanımak oldukça önemlidir. Öğrenciyi tanımadan yapılan her yönlendirme büyük riskler taşır. Öğrencinin seçtiği meslek, üniversite şehir veya ülke o öğrenciye iyi gelecek mi, orada başarılı olabilecek mi gibi kararları almadan önce öğrenciyi tanımak gerekir. Gençlerin hangi alanda mutlu olacağı, hangi mesleklerin kişilik yapısına uygun olduğu detaylı değerlendirilmelidir. Ve bu da profesyonel bir bakış açısı gerektirir. Bu bakış açısına da yalnızca deneyimli psikologlar ve psikolojik danışmanlar sahip olabilir.
Haberin DevamıTERCİH DANIŞMANLIĞI: LÜKS DEĞİL, BİLİNÇLİ BİR GEREKLİLİK
İşte bu noktada tercih danışmanlığı, kritik bir ihtiyaç olarak öne çıkar. Tercih danışmanlığı yalnızca puanla eşleşen bölümleri sıralamak ve bir liste oluşturmaktan ibaret değildir. Bu hizmet; öğrencinin ilgi alanlarını, kişilik özelliklerini, yaşam beklentilerini ve gelecekteki hedeflerini anlayarak ona en uygun eğitim ve meslek yollarını sunmayı amaçlar. Bugün birçok öğrenci, yanlış tercih nedeniyle ait hissetmediği bölümlerde zaman kaybediyor. Hatta bazıları üniversite hayatı boyunca mutsuz oluyor, akademik başarısı düşüyor ya da mezun olduktan sonra mesleğini yapmak istemiyor veya yapmak zorunda kaldığı mesleğinden dolayı hayatını mutsuz bir şekilde geçiriyor. Bu durum sadece zaman ve emek kaybı değil, aynı zamanda motivasyon kaybıdır. Tercih danışmanlığı, öğrencinin kendini daha iyi tanımasına ve nerelerde başarılı olabileceğini bulma yolculuğunda önemli bir katkı sunar. Hangi alanlarda güçlü olduğunu, hangi ortamlarda daha verimli çalıştığını, ne tür bir meslek ortamında mutlu olabileceğini birlikte keşfetmek; hem öğrenciye hem de ailesine yol gösterir. Ayrıca rehberlik süreci öğrencinin öz güvenini artırır çünkü seçimlerinin arkasında durabileceği bir farkındalık kazanır. Aileler çoğu zaman bu süreci kendi başlarına yürütmeye çalışır. Ancak bilgi eksikliği, güncel olmayan kaynaklar veya duygusal bağ nedeniyle objektif karar vermek zorlaşabilir. Tercih danışmanları ise bu süreci güncel verilerle, profesyonel araçlarla ve objektif değerlendirmelerle yönetir.