"Do not meet your hero"-"Kahramanın ile tanışma." Kulağa ilk başta ukalaca gelen bu deyim, aslında çağımızın en dürüst uyarılarından biri. Kahramanlarınla tanışırsan hayal kırıklığına uğrarsın çünkü onları kahraman yapan şey çoğu zaman senin onlara uzaktan bakmandır.
Yaklaştıkça parıltı dökülür, vitrin çatlar, arka odadaki karanlık görünür. Bugün bu deyim sadece bireysel hayal kırıklıklarını değil, toplumsal bir çöküşü de anlatıyor. Çünkü artık gençlerin "kahraman" diye önüne konan isimler, ya bir uyuşturucu operasyonunun manşetinde ya da kirli para ağlarının tam ortasında karşımıza çıkıyor. Ve biz buna alışıyoruz. İşte asıl felaket de burada başlıyor.
**
Bir zamanlar başarı hikâyeleri dinlerdik. Yokluktan gelen iş insanları, sokaktan çıkıp zirveye yürüyen sanatçılar, disiplinle, emekle, akılla yükselen figürler... Bugün ise başarı; hızlı para, gösterişli hayatlar, sosyal medyada parlatılmış sahte mükemmellik demek. Ne pahasına olduğu kimsenin umurunda değil. Ta ki bir sabah gözaltı haberleriyle uyanana kadar.
**
"Do not meet your hero" diyoruz ama gençlerin zaten kahramanlarla tanışmaya ihtiyacı kalmıyor; kahramanların kirli çamaşırları bizzat ekranlardan üzerlerine fırlatılıyor. Bir zamanlar rol model diye alkışlanan isimlerin, uluslararası uyuşturucu ağlarıyla bağlantılı çıkması artık kimseyi şaşırtmıyor. Şaşırtmaması daha da korkutucu. Gençler bu tabloya bakıp ne öğreniyor Çok çalışmanın değil, doğru bağlantının işe yaradığını. Ahlakın değil, güçlünün kazandığını. Emeğin değil, hızın ödüllendirildiğini. Sonra ne oluyor Gençler uyuşturucu operasyonlarında "taşıyıcı", "aracı", "kuryelik" gibi kelimelerle anılmaya başlıyor. Kimse onların neden orada olduğunu sormuyor. Sanki bu yol, bir anda durup dururken seçilmiş gibi davranıyoruz. Oysa o yol, yıllardır döşeniyor.
**
Bir yanda "başarılı" iş insanları, kara para iddialarıyla gündeme geliyor. Diğer yanda magazin sayfalarından düşmeyen ünlüler, yasa dışı ağlarla iç içe geçmiş hayatlarıyla konuşuluyor. Gençlere ise sadece şu mesaj kalıyor: "Yakalanmazsan sorun yok." İşte tam da bu yüzden "gençlere örnek alacak kimseyi bırakmadık." Çünkü örnek diye gösterilenlerin çoğu, en temel değerleri çoktan satmış durumda. Dürüstlük nostaljik bir kelimeye, emek romantik bir masala, adalet ise ancak dizilerde rastlanan bir kavrama dönüşüyor. Daha kötüsü, bu çürümeyi eleştirenler bile bir süre sonra yoruluyor. "Herkes yapıyor" cümlesi, en tehlikeli afyonlardan biri. Çünkü bu cümle, suçu bireyden alıp atmosfere yayıyor. Kimse sorumlu değilse, herkes masum oluyor. Ve masumiyet bu kadar ucuzladığında, suç da sıradanlaşıyor.

14