Bugün size iki kadından değil, binlerce çocuğun yarınından bahsedeceğim. Bazen bir yolculuk bir fikirle değil, sessizce içe atılmış bir ihtiyaçla başlar.
Parlak Gelecekler Derneği de böyle doğdu. Deprem sahasında, yıkılmış binaların arasında, oyun oynamayı unutan çocukların gözlerinden yükseldi bu hikâye. Melisa Tan ve Asena Bal... İki anne, ama aslında iki tanık. Yardım etmek için değil, yanında durmak için yola çıktılar. Onların kurduğu bu yapı bir dernekten öte; umudu, emeği ve birbirine güvenmeyi yeniden hatırlatan bir topluluk. Bugün ise yeni bir sayfa açıyorlar. El Birliği Fonu ile "Birlikte Güçleniyoruz: Çocuklar için Güvenli ve Eşit Alanlar" Projesi. Bu proje yalnızca çocuklara yönelik değil; öğretmenlere, anne, baba ve tüm ebeveynleri kapsayan bir iyileşme atölyesi. Çünkü biliyorlar ki, bir çocuğun yarını, yalnızca okulda değil, evde kurulur. Bir aile nefes alamıyorsa, bir çocuk da özgürce nefes alamaz.
**
Haberin DevamıDeprem bölgelerinde ve kırılgan yaşam alanlarında, bu projeyle birlikte ebeveynler ilk kez bir masanın etrafında buluşuyor. Psikolog Ahmet Kepek, duygusal dayanıklılık ve ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendiren oturumlar yürütüyor. Uzman Aslı Yıldırım ise çocuk hakları, toplumsal eşitlik ve güvenli iletişim üzerine ailelerle konuşuyor. Bu buluşmalar sadece eğitim değil; bir iç dökme alanına dönüşüyor. Sessizce oturan bir baba, belki ilk kez "Korktum" diyebiliyor. Bir anne, "Ben güçlü durmaya çalışıyorum ama bazen ben de yoruluyorum" cümlesini kuruyor. İşte tam bu anda, 'El Birliği' devreye giriyor:
EĞİTİMCİLER VE AİLELER DE GÖRÜNÜR OLMALI
Parlak Gelecekler Derneği, bugüne kadar yalnızca kitap bağışı yapmadı. Malatya'da kütüphaneler kurdu, bilim ve sanat atölyeleri taşıdı, öğretmenlerle omuz omuza çalıştı. Her defasında şunu fark ettiler: Bir çocuk için açılan kapının ardında hep bir ebeveyn var. Kimi çaresiz, kimi suskun, kimi sadece duyulmak isteyen... Ebeveyn oturumlarında duydukları en çarpıcı cümlelerden biri yaşlı bir babaanne tarafından söylendi: "Ben artık torunlara kızmayacağım, sesimi yükseltmeyeceğim." İşte bu yüzden El Birliği, yardım kelimesinden çok dayanışmayı seçiyor. Bu proje, "Biz size bir şey getirdik" demiyor. Aksine, "Yanınızdayız, birlikte iyileşelim" diyor. Çünkü yalnızca gıda kolisiyle değil; güçlü bağlarla, dinleyen kulaklarla, konuşan yüreklerle kalıcı değişim mümkün.
**
Haberin DevamıBir anne düşünün... Çocuğunu korumak için güçlü duruyor ama geceleri ağlayacak omuz arıyor. Bir baba düşünün... Geçim telaşından çocuğuna sarılmayı unutmuş. Bir öğretmen... Yıkımın içinde moral vermeye çalışırken kendi iç çöküşünü saklamış. Parlak Gelecekler Derneği, insanlara yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. İyileşmenin duvar değil, daire olduğunu... Hepimizin ortasında oturan bir çocukla başladığını... Parlak Gelecekler Derneği'nin söylediği bir cümle var, not alın: "Bir çocuğun kaderi, tek bir çocuğun meselesi değildir. Bu hepimizin el birliğiyle değişecek." Bu yazıyı okurken belki içinizden "Ben ne yapabilirim ki" diye geçiriyorsunuz. Bazen bir valizle Malatya'ya gitmek gerekmez. Bazen bir mesaj, bir paylaşım, bir gönüllülük başvurusu bile yeter. Çünkü bu proje bir kampanya değil, bir çağrıdır. Gelin, bir çocuğun elinden değil; bir ailenin yükünden tutalım. Eğer siz de bu hikâyeye dokunmak, bir çocuğun hayatında görünmez ama gerçek bir iz bırakmak isterseniz, kapıları açık: