Dijital uçurum

Pandemi başladığında, eğitim neredeyse bir gecede çevrim içi ortama taşındı. Güçlü dijital altyapıya sahip ülkeler bu süreci zorlansa da yönetebildi.

Ancak bazı ülkelerde bu geçiş, derin eşitsizlikleri gün yüzüne çıkardı. Türkiye bu iki uç arasında bir yerdeydi. Ülke, sınıf teknolojilerine ve EBA (Eğitim Bilişim Ağı) gibi ulusal platformlara yıllardır yatırım yapıyordu. Fakat eğitim tamamen çevrim içi hale geldiğinde erişim, öğretmen yeterliliği ve dijital okuryazarlık konularındaki eksiklikler net biçimde ortaya çıktı. Bugün artık asıl mesele eğitim teknolojilerinin eğitimin geleceğini şekillendirip şekillendirmeyeceği değil. Bu çoktan oldu. Asıl soru şu: Türkiye dijital uçurumunu yeterince hızlı bir şekilde kapatabilecek mi ve bu dijital geleceği yalnızca ayrıcalıklı bir kesim için değil, herkes için erişilebilir kılabilecek mi

İKİ FARKLI SINIFIN HİKÂYESİ

İstanbul'daki bir öğrenci, güçlü bir internet bağlantısına sahip olabilir, kişisel bir cihazla derslere katılabilir ve etkileşimli öğrenme ortamlarından faydalanabilir. Buna karşın kırsal bölgelerdeki bir öğrenci hâlâ sınırlı erişim, paylaşılan cihazlar veya zayıf bağlantılarla mücadele ediyor olabilir. Bu farklar yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda eğitseldir. İmkânları iyi olan okullardaki öğretmenler dijital araçları daha etkin kullanırken, altyapı veya eğitim eksikliği yaşayan öğretmenler bu dönüşüme ayak uydurmakta zorlanabiliyor. Bu tablo, toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin eğitimdeki yansımasıdır ve giderek derinleşmektedir.

Haberin Devamı

EĞİTİM TEKNOLOJİSİNİN POTANSİYELİ

Tüm bu zorluklara rağmen Türkiye, EdTech (eğitim teknolojileri) alanında büyük bir potansiyele sahip. Genç bir nüfus, yüksek akıllı telefon kullanımı ve uluslararası eğitime yönelik artan talep, yeni modellerin uygulanması için elverişli bir ortam oluşturuyor. Yerel ve uluslararası birçok kuruluş, kaliteli eğitimi daha erişilebilir hale getiren alternatif modeller geliştirmeye başladı. Bunlardan biri de BCM Academy. Birleşik Krallık merkezli bu eğitim kurumu, Türkiye'deki okullarla iş birliği yaparak IGCSE, A Level ve Ofqual akreditasyonlu diploma programlarını çevrim içi sunuyor. Model, İngiltere'den nitelikli öğretmenlerin verdiği dersleri yerel mentor desteğiyle birleştiriyor. BCM ayrıca öğrenci deneyimini kişiselleştirmeyi hedefleyen yapay zekâ destekli özellikler üzerinde de çalışıyor. Bu sayede öğrenciler, kendi şehirlerinden ayrılmadan uluslararası bir müfredata erişebiliyor.

Haberin Devamı

ALTYAPI ENGELİ

Bu potansiyelin gerçeğe dönüşebilmesi için güvenilir dijital altyapı şart. Büyük şehirlerde okulların donanımı giderek iyileşirken, kırsal bölgelerde bağlantı sorunları hâlâ ciddi bir engel oluşturuyor. Cihaz maliyetleri de pek çok aile için hâlâ erişilebilir değil. Bu noktada hibrit modeller önemli bir çözüm olabilir. Çevrim içi eğitimin yerel destekle birleştirilmesi, öğrencilerin istikrarlı bir öğrenme ortamına ulaşmasını sağlıyor. Bu yaklaşım, evde internetin yetersiz olduğu bölgelerde dahi küresel eğitim içeriklerine erişim olanağı sunuyor.

DEĞİŞİMİN MERKEZİNDE ÖĞRETMENLER

Teknoloji tek başına eğitimi dönüştürmez. Bu dönüşümün kalbinde her zaman öğretmenler vardır. Türkiye'de pek çok öğretmen dijital araçları kullanmaya isteklidir ancak bunun için yeterli eğitim ve desteğe ihtiyaç duyar. Gerçek bir dijital dönüşüm yalnızca teknik bilgiyle sınırlı değildir. Etkileşimli ders tasarımı, çevrim içi sınıf yönetimi ve öğrencileri bağımsız öğrenmeye yönlendirme gibi pedagojik beceriler gerektirir. Bu nedenle, teknoloji yatırımları kadar öğretmen eğitimine yapılacak yatırımlar da kritik önemdedir.

Haberin Devamı

CİHAZLARIN ÖTESİNDE BİR EKOSİSTEM

Eğitimde kalıcı bir dönüşüm sağlamak için yalnızca donanım veya yazılım yeterli değildir. Türkiye'nin, altyapı yatırımlarını, öğretmen eğitimini, müfredat geliştirmeyi ve kamu-özel sektör iş birliklerini kapsayan bütüncül bir dijital eğitim stratejisine ihtiyacı var. Bu noktada uluslararası ortaklıklar önemli bir rol oynayabilir. Güvenilir sağlayıcılar aracılığıyla sağlanan modern öğrenme platformları, ileriye dönük yenilikler ve yapay zekâ destekli kişiselleştirme yaklaşımları, ulusal stratejilere destek sunarak eğitimde çeşitliliği ve erişilebilirliği artırabilir.