İnsan, insana iyi gelir

Prof. Dr. Nuran Yıldız -Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Geçen hafta. İnsanın insana yaptığı akıl almaz kötülüğe tanık olduk. Kanımız dondu. İnsan olmaktan utandık.

Üşümesin diye yoldan aldığı insan kılıklı canavar tarafından "spontane anlık" öldürülen taksici cinayetinden söz ediyorum.

İyilik yaptığı biri tarafından öldürülmeye tüm hücrelerimizle isyan ettiğimiz bu günlerde, başlıktaki cümle fazlasıyla anlamsız kaçıyor olsa gerek.

Oysa Hatay'ın çamurlu sokaklarına saplana saplana yürürken baktığım her gözde bu cümleyi gördüm ben: İnsan, insana iyi gelir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Hatay'da başını sokacağın, çatısı olan ev yok. Ne zaman olur, belli değil.

Hatay'da alt yapı yok. Olması da epey zaman alacak görünüyor. Hatay'da acı da, sorun da çok. Ama ne acı azalıyor, ne de sorun.

Hataylılar yıkık evlerde düşmeye direnen perde misali hayata tutunuyorlar. Sevdikleri ölmüşken yaşıyor olmaktan utana utana nefes alıyorlar.

İstedikleri tek şey, kendilerini anlayan bir başka insan. Birçok insan.

12 Eylül döneminde hayatının 38 ayını hapiste geçiren Erdal Atabek'in "İnsan Sıcağı"nı bilir misiniz

Sorgudan getirilen arkadaşlarının titremelerini geçirmek için üzerine battaniye örtüyorlar. Titreme geçmiyor.

Yorgan örtüyorlar, geçmiyor.

Koğuşu ısıtıyorlar, geçmiyor.

Ne zaman ki arkadaşlarına sımsıkı sarılıyorlar o zaman titremesi geçiyor. İşte buna "insan sıcağı" denir, başka hiçbir sıcağa benzemez.

O yüzden kimin omuzuna dokunsanız, ne sormuş olursanız olun, anlatmaya başlıyorlar.

İç dökmek için bir başka insan gerekiyor.

Gelir düzeyinin yüksekliği, giydiği pantolonun markasından belli olan yaşı hayli ilerlemiş bir kadına "Pantolonunuzun arkası çamur olmuş" diyen birine kadının verdiği cevap mesela: "Ben canlarımı kaybetmişim o çamurda, pantolon batsa ne olur"

Zengin ya da yoksul, felakette eşitlenmek diye bir şey var. Acıya düşenler eşitleniyor da acıyı çekenle çekmeyen eşitlenmiyor. Bu gerçek, annesini, babasını, eşini, çocuklarını, kardeşlerini kaybetmiş Ferit Bostancı'nın, anma törenindeki bağıra bağıra isyanında duruyor:

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

"Ben bir iş adamıydım depremden önce. Yardım aracındaki adam su verirken neden ayağıyla itiyor Neden bizi aşağılıyor"

Felaket yaşamış olmak değeri azaltmaz, artırır vicdanı ölmemiş toplumlarda.

Etrafındaki toprak çöktüğünden tüm kökleri dışarda kalmış portakal ağacının altında bir delikanlı görüyorum.

Ağaçta portakal, yapraktan çok.

Gerçeküstü bir görüntüsü var.

Hatay'da bütün turunçgil ağaçlarında limon, portakal, mandalina hepsi yapraktan çok.

Kimse dokunmuyor, uzanıp koparmıyor.

Hayat fışkıran topraklarda, bunca

ölüm ne tezat.

Portakal ağacının altındaki delikanlının gözleri gözlerime dokunuyor. Ellerini ceplerine sokup, omuzunu içine çekiyor, "Arkadaşlarım yaşasaydı, dalda portakal bırakmazdık" diyor.

Portakallar öylece duruyor, üzerleri moloz tozuyla örtülü. Sabahın ayazında pusların arasında Reyhanlı Deprem Şehitleri Mezarlığı'nda mezar taşı okuyorum.