Matematik Kadar Önemli: Duygu Okuryazarlığı!

Öfke mi Üzüntü mü

Rahatsız olmak mı Sinirlenmek mi

Aşk mı Arzu mu

Heyecan arayışı mı Beğenilme isteği mi

İnsan doğduğu andan itibaren duygularla yaşar. Ama bu duyguları fark etmek, adlandırmak ve sağlıklı şekilde ifade etmek ne yazık ki doğuştan gelen bir beceri değildir.

İşte buna tam olarak duygu okuryazarlığı denilir…

Yani hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını anlayabilme, ifade edebilme ve yönetebilme yeteneği… Kaçımızda bu yetenek var Ya da kaçımız bu beceriyi gerçekten önemsiyor

Araştırmalar gösteriyor ki duygu okuryazarlığı yüksek olan çocuklar daha güçlü ilişkiler kuruyor, zorbalığa daha az maruz kalıyor ve okul başarısı da artıyor. Peki aileler bu beceriyi nasıl destekliyor Üzgünüm ama şu an toplumda bırakın bunun desteklenmesini öncelikle yetişkinler olarak bizler bile bu beceriye sahip değiliz. Eh kişi de kendinde olmayanı bir diğerine nasıl aktarsın(!)

Ben buraya çocuğunuz için birkaç not düşeyim de belki yetişkin olarak kendinize yönelik de çıkarımlar sağlayabilir. (Kızım-Gelinim misali…)

1.⁠ ⁠Duygularınızın Adını Koyun

Çocuklara duyguların ismini öğretmek çok kıymetli. "Oyun bozulduğunda öfkelendin, fark ettim." gibi cümleler çocuğun duygu sözlüğünü geliştirir.

2.⁠ ⁠Model Olun

Ebeveynin kendi duygusunu ifade etmesi, çocuğa örnek olur. "Bugün kaygılı hissediyorum, biraz nefes alarak sakinleşeceğim." gibi paylaşımlar hem normalleştirici hem öğreticidir. (Eşler arasında da "Sen zaten… " cümlesiyle başlamak yerine hissettiğinizi söylemeyi deneyebilirsiniz)