Dünya kurulduğundan beri bireysel iletişim, insanlar için en temel konulardan biri olmuştur.
Çevremizi, olup biteni sözcüklerle düşünür ve somutlaştırırız.
Sorunlarımızı konuşurken, hayatı yaşarken hangi cümleleri kurduğumuz, bu cümleleri nasıl söylediğimiz ve birbirimize olan davranış biçimlerimiz de iletişimin içine dahil oluyor.
Kırmayan dökmeyen, hakaret etmeyen ifadeler, karşımızdakine güven verirken, bize yönelik olan tutumunu da belirliyor.
İnsanların bir kısmı birbirini çok az dinliyor, çok fazla yargılıyor. Oysa iyi bir dinleyici olmak, iyi bir konuşmacı olmak kadar önemlidir. Konuştuklarımız okuduklarımızdan, dinlediklerimizden, gördüklerimizden ve yaşadıklarımızdan ibaret değil mi zaten
Okumayı ve dinlemeyi de artırdığımız oranda bireysel ve sosyal iletişimlerimiz güçleniyor. Bu vaziyet bize, sorunlarımızda çözümleri bulmayı, kavga yerine konuşmayı, kabalık yerine nezaketi getiriyor.
Hayatın her dakikası bir iletişim.
Muhataplarımıza hitap tarzımız ve konuşurken seçtiğimiz kelimeler, onların nezdinde algımızı da oluşturuyor.
Müspet ve yapıcı cümleleri iletişimlerimizde ifade edelim.
Günlük hayatın içinde en kolay anlaşma sağlanabilecek konularda bile insanların çok kabaca birbirlerine hitap ettiklerini görmek çok üzücü. Yolda yürüyen iki kişinin her iki sözcüğünden biri küfür olarak çıkıyor ve maalesef bu çevredekiler tarafından da normal karşılanıyor. Böyle mi olmalı veya böyle mi olacaktık
Başkalarının geçmiş gelenekleri, kültürleri onlara şiddet ve hakaret lisanını miras bırakmış olabilir. Onlar bu miras gereği kendi dillerinin üzerinde tepine tepine birbirleri ile anlaşmaya çalışıyor olabilirler. Ama biz böyle değiliz. Çok derin, edebi ve insanlık erdemlerine sahip bir lisanımız ve iletişim biçimimiz var. Bize atalarımızdan miras kalan budur. Biz bu kültür mirası ile sokağı, hastaneyi, komşuluğu, okulu, bilimi, sanatı ve siyaseti kavrayabilseydik acaba bugünkü patinajlarımızı yapmaya devam eder miydik Elbette hayır.

17