Son dönemde konkordato zırhına bürünüp bunu yasal avantaj olarak kullanmaya başlayan şirketleri sıklıkla duyuyoruz. Özellikle suistimal riski taşıyan konkordato talebinde bulunan firmaları bu talepleri mercek altında.
Şirketin vergi borcunu ödememek, Sosyal Güvenlik Primlerini ödememek, alacakları ödememek yapılan konkordato projeleriyle hayal sunmak, 23 aya varan kesin mühlet ile zaman kazanmak bu bir zor durum mu yoksa bir strateji mi
Yasal koruma kalkanı altına girip geride şirket borçlarını ödemeyerek, şirketin vergisini, Sosyal Güvenlik Primini ödemeyerek birçok kişiyi mağdur etmek konkordatonun şirkete sağladığı bir konfor amacı olmamalı.
Konkordato, Türk Ticaret Hukukunun zor durumdaki borçlulara sunduğu önemli bir yeniden yapılanma aracıdır. Ne var ki, bu kurumun gerçek işlevi ile uygulamadaki yansıması arasında son yıllarda önemli bir fark oluşmuştur.
Özellikle 2024 sonrası dönemde konkordato başvurularındaki dramatik artış, bu mekanizmanın bazı şirketlerce yalnızca yasal bir koruma kalkanı olarak kullanılmaya başlandığını gösteriyor.
Yargı, artık konkordato taleplerinde borçlunun iyi niyetli olup olmadığını, talebin samimi ve gerçekçi gerekçelere dayanıp dayanmadığını daha detaylı araştırmakta, özellikle bağımsız denetim raporlarına daha fazla önem atfetmektedir.
Bu yazımda, piyasada oluşan konkordato kaygısını ve konkordato ilan eden şirketlerin samimiyeti ve 2025 yılındaki konkordato başvurularını mercek altına alırken; artışın nedenlerini, suistimal risklerini, mahkemelerin yeni yaklaşımını ve konkordatonun işlevsel geleceğini analiz edeceğim.
KONKORDATO BORÇTAN KAÇIŞ YOLU MU
2025 yılında konkordato başvurularındaki artış, kurumun yalnızca mali yeniden yapılandırma aracı değil, aynı zamanda borçtan kurtulma stratejisi olarak da kullanılmaya başlandığını göstermektedir.
Kritik Noktalar:
İyi niyetli başvurular ile manipülatif taleplerin ayrıştırılması için etik, mali ve hukuki filtreler şarttır.
Mahkemelerin uzmanlaşması, konkordato komiserlerinin denetim kapasitesi ve bağımsız denetim kuruluşlarının şeffaflığı sistemin güvenilirliğini doğrudan etkilemektedir.
MAKUL GÜVENCE RAPORU NEDEN KRİTİK
Bağımsız denetim kuruluşlarının hazırladığı bu rapor, şirketin gelecekteki ödeme kapasitesini teknik olarak analiz eder. 2025 itibarıyla birçok mahkeme, sınırlı olumlu görüş ya da olumsuz kanaat içeren raporları ret sebebi saymaktadır.
OCAK 2025 REKORU MAHKEMECE RET EDİLMESİNDE YÜKSEK ARTIŞ
Ocak-Temmuz dönemine bakıldığında, geçici mühlet kararı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 105 artarak 1617'ye yükseldi.
Geçen yılın tamamında 1723 olan geçici mühlet kararı sayısı, 7 ayda yılın yüzde 94'üne ulaştı. Aynı dönemde kesin mühlet kararlarında yüzde 209, konkordatonun reddinde ise yüzde 113 artış yaşandı.
İflas kararları da yüzde 129 artışla 126'ya yaklaştı.
Tasdik kararlarında ise yüzde 9'luk bir düşüş görüldü.
2025 yılı Ocak-Temmuz döneminde 1617 Geçici Mühlet Kararına karşı, Yüzde 113 şirkete Ret Kararı verildiği bu durumun şirketlerin talep ettiği Konkordato müracaatlarında suistimal olabilme şüphesini doğurduğu ve mahkemelerce ret kararının artmış olduğunu belirtelim.
RET KARARLARININ ARTIŞI VE MAHKEMELERİN DEĞİŞEN YAKLAŞIMI
2025 yılında konkordato başvurularına verilen ret kararlarının sayısındaki belirgin artış, yargı organlarının bu konuda daha ihtiyatlı davrandığının işaretidir. Özellikle bazı şirketlerin herhangi bir mali darboğazı bulunmadığı halde konkordato başvurusu yaptığı tespit edilmiştir. 2024 yılı sonunda açıklanan veriler, konkordato talep eden 1.723 şirketten yaklaşık 701'inin mali zorluk kriterlerini sağlamadığını göstermektedir. Bu da başvuruların yüzde 40'ında olası suistimal şüphesini doğurmaktadır.
Mahkemeler, bu başvuruları değerlendirirken "Makul Güvence Raporu"nun gerçekliğine, nakit akım tablolarının tutarlılığına ve konkordato ön projelerinin finansal fizibilitesine daha fazla önem vermektedir.
KONKORDATODA SUİSTİMAL
2025 yılında ret kararlarının artması, konkordato başvurularında şeffaflık ve dürüstlük ilkesinin her zaman gözetilmediği yönündeki eleştirileri desteklemektedir. Özellikle konkordato talebinde bulunan bazı şirketlerin, ödemelerini askıya alarak finansal avantaj elde etmeye çalıştıkları, hatta bu süreçte yeni borçlanmalara gittikleri iddia edilmektedir.