Yeşile vefa

Bir hekim olarak her gün insan sağlığı için çabalıyorum; bedenleri iyileştirmeye, ruhlara dokunmaya çalışıyorum. Ancak yine bir hekim olarak biliyorum ki, insan sağlığı sadece hastane duvarları arasında değil, nefes aldığımız havada, bastığımız toprakta, içtiğimiz suda gizli. Ve bu zincirin en kıymetli halkalarından biri ağaçlar, yemyeşil ormanlarımız.

ALEVLER HİÇ YÜKSELMESİN

Son yıllarda, özellikle yaz aylarında yüreğimizi dağlayan o manzaralarla yüzleşiyoruz. Orman yangınlarıyla yok olan, sadece bitki örtüsünün bir parçası değil; ciğerlerimizden sökülen nefes, geleceğimizden çalınan umut, çocuklarımızdan esirgediğimiz miras aslında. Yangın söndürme çalışmaları elbette kahramanca bir mücadele, ancak asıl mesele, o alevlerin hiç yükselmemesi. Çünkü orman yalnızca ağaç değil ve yeniden yeşerse de ağaçlar, geri gelmiyor kaybettiğimiz dilsiz canlar. Tarifsiz üzgünüm, öfkeliyim de bir yandan. Ümidim bundan sonra, hiç de sürpriz olmayan bu senaryolara topyekün hazır olmak. Çaresizlik çok yıpratıcı.

Haberin Devamı

'AĞAÇ KESEN BAŞ KESER'

Benim upuzun yıllarım, Bursa'nın yemyeşil doğasında geçti. Uludağ'ın eteklerinde, tablo gibi yeşilin içinde geçen günlerimi dün gibi hatırlarım. O zamanlar büyüklerimiz, ağaç dikmenin önemini, ormanlara saygının sadece bir görev değil, bir yaşam biçimi olduğunu aşılarlardı bize. "Ağaç kesen baş keser" derlerdi; bir canlıya, toprağa, geleceğe kastetmenin ağırlığını vurgularlardı. O yeşilliklerin içinde büyürken, doğayla kurduğumuz o tarifsiz bağın, ruh sağlığımız üzerinde ne kadar olumlu etkisi olduğunu da içselleştirdim. Tokat'ın yaylalarında da Bursa'nın dağında da aynı tanıdık huzur gizliydi. Bugün o çocukluk anılarının bilimsel karşılığını çok daha iyi anlıyorum. Hiçbir şey basit değildi. Ne bir ağaç ne bir böcek ne o cılız dere...