CHP Genel Başkanı Özgür Özel hafta sonu yayımlanan röportajında kurultay davası, kayyum, mutlak butlan tartışmaları konusunda "Partisini seven kim varsa bu akıl tutulmasından uzak dursun" dedi. Özel kuşkusuz bunu, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, uzak durmayacağı işaretini verdiği için söylüyor.
Kılıçdaroğlu ve çevresindekileri, CHP'nin geri kalanından, seçmeninden ve hatta umudunu CHP'ye bağlamış bir kısım muhalefet seçmeninden ayrı düşüren onun partisini sevmemesi mi
Sanmıyorum.
Kılıçdaroğlu'nun, Ekrem İmamoğlu'nu ihanete uğramış hissetmesine neden olan, kanaatimce Özel ve Genel Merkez yönetimini şaşırtmayan tavrının ardında yatan da, onun kendine has parti sevgisi. Her iki taraf da CHP'yi kuşkusuz çok seviyor. Asıl mesele, sevgilerini gösterme biçimlerindeki çatışmada. CHP'nin selameti konusundaki görüşleri taban tabana zıt. Ve hiç bir zorlu koşul, geçmişte olduğu gibi bugün de, farklılıkların bir kenara bırakılmasına yetmiyor. Her fırsat, üstünlük mücadelesi için kullanılıyor.
Kılıçdaroğlu-İmamoğlu arasında 2023 seçimlerinden önce başlayan ayrışma, bugün CHP Genel Merkez yönetimi ile Kılıçdaroğlu arasındaki mesafenin de nedeni. Değişimciler ortaya çıktığında, Kılıçdaroğlu savunma pozisyonuna çoktan geçmişti. Bir kere ona göre 2023 seçimleri başarılı olunduğu halde kazanılamamıştı. Kaybedilmemişti.
Talep edilmese, Kılıçdaroğlu'nun görevinden ayrılmaya niyeti yoktu. O gün gösterdiği direncin bir benzerini bugün kurultay davasında izliyor. Değişimciler yerel seçimden önce hızla kurultaya gitmekten bahsettiğinde de, Kılıçdaroğlu aynı fikirde değildi. Tam tersine o önce yerel seçimi atlatmaktan yanaydı. Partiyi acele etmeden güvenli limana götürmekten bahsediyordu. Kapalı bir toplantıda koltuğunu "bagajı olmayan, partinin ilkelerini bilen birisine" bırakmaya hazır olduğunu söylemişti. Tersinden okunduğunda bu alternatifleri yüklü gördüğü anlamına gelir.
Mesele sevgi mi, güven mi
Özel, genel başkan olduktan sonra, Kılıçdaroğlu onun politik tercihlerinde doğru bulmadıklarını, uyarılarını, önerilerini istese sadece onunla paylaşabilirdi. Ama öyle yapmadı. Yine partilerini çok sevdikleri için itirazlarının alenileşmesinde fayda gördü. Kendisine yapılan sitemleri ise "Konuşmayayım mı"diye karşıladı.
Eski Genel Başkan, kurultay davasında önce bilgisine başvurulmak için sonra da mağdur sıfatıyla çağrıldığında gitmedi. Böylece mahkemede partisi aleyhine ifade verdiği söylenemez. Peki bunun bir tür savunma olduğuna neden inanılmıyor Aksine kurultayın şaibeli olmadığını kasıtlı olarak kayda geçirmediği düşünülüyor. Ayrıca o da kayyum atanmasını engellemek amacıyla yapıldığı ilan edilen olağanüstü kurultaya katılmıştı. Özel'i alkışlayanlar arasındaydı. Lakin o günkü fotoğrafın bugün kıymeti yok. O denli şüphe duyuluyor ki anlam ifade etmiyor.