Yüzde 76nın izahı...

Bugün köşe yazımı AK Partililerin konuşmalarıyla başlatıp, kendi yorumlarımla bitireceğim.

İlk misafirim partinin ileri gelenlerinden Binali Yıldırım.

Yıldırım İzmir'de yaptığı bir konuşmada şunları söyledi:

"Son yerel seçimlerinde de partimiz ciddi bir oy düşüşü yaşadı. İlk defa ikinci parti konumuna düştük yerelde.

Nüfusun yüzde 76'sının yaşadığı bölgelerde muhalefet partisi iktidar oldu. Ama bunun getirdiği fırsatı görmemiz lazım. Vatandaş CHP'yi biliyor ama görmek istiyor. Zaman çok geçtiği için düzelmiş mi diyerek acaba baksak mı diyerek yerelde destek verdi. Yerelde ortaya koyabilecekleri başarı varsa genelde de iktidarın yolunu vatandaş açar. Vatandaş kimseye kara sevdalı değildir. Vatandaş işini düzgün yapanın, derdiyle dertlenene destek verir."

İkinci misafirim bir dönem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden olan, hatta savunma derecesini bütün şimşekleri üzerine çekecek kadar yükselten bir isim: Metin Külünk.

Meslektaşımız Özge Uzun'un yaptığı söyleşide şunları söylüyor Külünk:

"- 31 Mart'tan sonra sayın Erdoğan'ın sosyolojisi eriyor. Sokak artık, 'Cumhurbaşkanımız çok iyi etrafı çok kötü' cümlesini aştı. Doğrudan üzülerek ifade ediyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini tartışıyor. 3-4 sene evvelki Sayın Cumhurbaşkanımıza olan güveni dikine aşağı doğru iniyor.

- 'Bunların hiçbirinden Sayın Erdoğan'ın haberi yok' bu kalktı ortadan. Bu belki uzun süre öncesinde bir gerçek olarak kabul edilebilirdi ama bugün artık hayatın her alanında; her filmin haber hikâyesinin başında bu kadar açık konuşuluyorsa Sayın Cumhurbaşkanımızın 31 Mart sandık sonuçlarını merkeze koymalı.

- Bu yılın sonuna kadar, mutfağın rahatlamasına sebep olacak adımlar atılmasında gecikilirse, şehirlerdeki siyasetin derebeyi haline gelmiş, yaptığı yanına kâr kalıyor psikolojisine dönüştürecek hesap verme ve sorma mekanizmasını harekete geçirmezse çok net söylüyorum 2025'te erken seçimi bu ülke konuşur. Çünkü sokak artık eleştirel boyuttan çıkıyor, içine düştüğü çaresizlik için çare aramada öfke boyutuna geliyor.

- Sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı gibi devletin liderliğini en nihayetinde devredecek. Güzel devretmesini isterim. Güzel anılarak devretmesini isterim. Zorlukların anısıyla devretmesini istemem (...) Her şeyin en güzel zirvesinde devretmek vardır ya. Ben onun çabası içerisindeyim. Hiçbirimizin bulunduğu yer mülk değil. Bu devrin, 15 Temmuz gecesindeki gibi anılması, o tatta olmasının gayreti içerisindeyim. En nihayetinde kararları verecek olan kendisidir."

Üçüncü ve dördüncü AK Partili misafirlerimin sözlerine geçmeden, Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki genç teğmenlerin yemin metnini okumanızı istiyorum:

"Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene."

Üçüncü AK Partili Misafirim MKYK üyesi Emre Cemil Ayvalı.

Bakın yukarıdaki yemin metnini okuyan teğmenler için Ayvalı arkadaş ne demiş:

"Görüntüler çok rahatsız edici. İyi niyet aramak mümkün değil."

Kendisiyle iletişime geçip metnin hangi bölümünden çok rahatsız olduğunu sormak istedim.

Ancak, kendisi benimle iletişim kurmama kararı aldığını belirttiğinden sorularımı sorma fırsatı bulamadım.