Şeriat ve hilafet tartışması tuzaktır!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, genel seçimlerde işi beka meselesine, teröre, milliyetçiliğe bağlamıştı ve bunun üzerinden yarattığı kutuplaşma işe yaramıştı.

Hayat pahalılığı karşısında inim inim inleyen, kirasını ödeyemeyen, soğan patates alamaz hale gelen yoksul halk kesimleri, "aç kalırız vatanı böldürmeyiz", "soğan yemeyiz Erdoğan'ı yedirmeyiz" gibi sloganlara sarılmıştı.

Öyle anlaşılıyor ki yerel seçimlerde bu milliyetçi söylemlerin üzerine bir de "şeriatçı sos" eklendi.

Son zamanlarda artan hilafet, şeriat ve yeşil Kürdistan taleplerinin altında da bu plan yatıyor.

Erdoğan'ın son konuşmasında şeriatçıları, hilafetçileri açıktan savunması da bu sosu bol bol kullanacağının göstergesiydi.

Milliyetçi ve şeriatçı söylemler, sadece Cumhur tabanını konsolide etmek için kullanılmayacak, aynı zamanda bir sürü yolsuzluğu, uğursuzluğu, kötülüğü de örtbas edecek.

Neleri mi

Tek tek sıralayayım:

- Sayılarını dahi bilmediğimiz göçmenler, yabancı uyruklular, parayı bastırıp Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alan yabancılar, ülkede hem demografik yapıyı hem güvenlik ortamını hem de çalışma barışını bozmaya devam ediyor. "Yerli ve Milli" söylemlerine sarılan iktidar, yabancılar konusunda kontrolü kaybetmiş vaziyette. Yapılan güvenlik operasyonlarında, dünyanın mafyasının İstanbul'da toplandığına şahitlik ediyoruz. Ayrıca İstanbul'da (PKK ve IŞİD tarafından) gerçekleştirilen son iki terör saldırısının faillerinin yabancı uyruklular olduğuna da dikkatinizi çekmek isterim.

- Dış politikada ülke ciddi tavizler veriyor. Bir önceki yerel seçimler öncesinde meydanlarda "Binali Yıldırım'a mı oy vereceksiniz Sisi'ye mi" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yerel seçimler öncesinde "Darbeci Sisi"nin ayağına gidiyor. "FETÖ'nün sponsoru" dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri'ne verdikleri kapitülasyon gibi imtiyazları, İstanbul'da bir gazeteciyi öldürüp cesedini lime lime ederek yok eden Suudi Arabistan'dan para koparabilmek için yaptıklarını hatırlatmama gerek dahi yok. Peki "İsveç PKK'nın mağarasıdır" söyleminden gelip İsveç'in NATO üyeliğine onay verilmesine ne diyorsunuz PKK'yı besleyip kış ortasında Mehmetçiğin üzerine salan ABD'den F-16 almak uğruna dön baba dönüyorlar!

- Ekonomide olup biteni yazmama gerek var mı Hayat pahalılığı karşısında eriyen ücretleri emekliler, çalışanlar, memurlar zaten yaşayarak görüyor. En düşük emekli maaşı 10 bin TL olarak müjdelendi. Asgari ücret 17 bin lira seviyesinde. Ancak enflasyon hız kesmiyor, faizler, döviz kurları aynı anda artıyor. Ücretler hayat pahalılığı karşısında hızla eriyor. Simit maliyeti 11 lira 20 kuruş olmuş. Bir bardak çay 20 lira. Büyükşehirlerinde 10 bin liradan daha düşük ev kirası bulmak dahi imkânsız. Öyle bir ülke olduk ki Milli Eğitim'in bastığı ilkokul kitaplarında dahi emekliler, yaşlılar "hasta, yalnız ve yoksul" tasvir ediliyor. Anlayacağınız, Orhan Veli'nin de dediği gibi, "Cep delik cepken delik, kol delik mintan delik, yen delik kaftan delik"...

- Millet kevgire dönmüşken, iktidar mensuplarının, devleti yönetenlerin "itibardan ödün verilmez" diyerek yaşadığı şatafat var bir de...

Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında. Saraylar, yandaşlardan kiralanan binalarda kamu kurumları, uçaklar, saray gibi makamlar, makam arabaları, son teknoloji iletişim araçları, örtülü ödenekler...

Sanırsınız dünyanın en zengin ülkesini yönetiyorlar.