O halde bu kuyruklar ne

Türkiye gittikçe ilginçleşiyor.

İktidar, bir taraftan Karadeniz'de 1 trilyon dolarlık doğalgaz, Gabar'da ülkenin petrol ürünlerinde dışa bağımlılığını azaltacak kadar petrol bulduğunu açıklıyor.

İHA'lar SİHA'lar dillerden düşmüyor.

TOGG markalı "milli ve yerli otomobil" hâlâ propaganda afişlerinde.

Uçak gemisi diye lanse edilen TCG Anadolu denizlerimizi koruyor.

İlk uzay yolcumuz Alper Gezeravcı 55 milyon dolara alınan bir biletle bir Space X roketine bindirilerek Uluslararası Uzay Üssü'ne gönderiliyor.

Prototip 5. nesil savaş uçağımız Kaan göklerde süzülüyor.

Devlet yetkilileri ellerinin altındaki lüks uçaklardan, pahalı makam araçlarından inmiyor.

Saraylarımız boy boy...

Normal şartlarda bu kadar doğalgaza, petrole, yeni nesil teknolojiler kullanılan savunma sanayi ürünlerine, lüks otomobillere, makam uçaklarına, ışıltılı saraylara sahip bir ülkenin halkının refah içinde yaşaması gerekmez mi

Bakın size sadece 5. nesil savaş uçakları üretebilen ülkelerin kişi başına düşen milli gelirlerini ve dünyadaki sıralamasını anımsatayım:

? ABD 69 bin dolar (7. sıra)

? Almanya 50 bin dolar (19. sıra), İngiltere 46 bin dolar (23. sıra), Fransa 45 bin dolar (24. sıra)

? Japonya 40 bin dolar (26. sıra)

? Çin 12 bin dolar (63. sıra)

? Rusya 11 bin dolar (67. sıra)

Peki ya Türkiye'nin kişi başına düşen milli geliri ve sıralaması ne

8-9 bin dolarla dünyada 94. sırada.

Rusya bir yıldan fazla zamandır Ukrayna'da ABD ve İngiltere'nin öncülük ettiği büyük bir bloğa karşı amansız bir savaşın içinde. Ağır ambargolar altında.

Çin dünyanın en büyük ikinci nüfusuna rağmen kişi başına milli gelirini 12 bin seviyesinde tutabiliyor.

Ancak biz hala 8-9 bin dolar seviyesindeyiz.

Dünya sıralamasında üzerimizde 93 ülke var.

Bir zamanlar Gayri Safi Milli Hasılası'yla 19. sıraya yükselen ülkemiz, bu aralar 21. sırada zor tutunuyor.

Sadece istatistikler mi kötü

Hayır.

Her şey kötü.

Halk gerçekten geçim sıkıntısı içinde.

Ülkenin çalışanlarının yarısından fazlası asgari ücrete talim ediyor.

Ülkenin emeklilerinin üçte ikisi açlık sınırının altında bir gelire sahip.

Ancak fiyatlar uçuyor. Enflasyon, hayat pahalılığı zaptedilemiyor.

Almanya'da bir Alman bir kahveciye girip normal boy bir kahve alıyor. 1,40 euro ödüyor. İnanmayız diye de fişini bize gönderiyor.

Euro 33,7 lira olduğu halde o kahvenin Türk lirası karşılığı sadece 47 lira oluyor.

Bizde ise aynı kahveyi bir sokak kahvecisinden en ucuz 60-70 liraya alabiliyorsunuz (89 ve 110 liraya satanları bizzat gördüm).

İngiltere'de bir İngiliz gidip 16 sterline bir kilo dana bonfile alıyor. Pound 40 liraya dayansa da o etin fiyatı 624 lira oluyor. Bizde dün aynı etin fiyatı 879 liraydı.