Kasım ve aralık aylarına ben "geçim ayları" diyorum. Zira bu aylarda ülkede bir kişi geçim derdi olan herkesin kaderine karar veriyor.
Bakmayın siz tiyatroya.
Bakmayın siz göreve geldiği günden bu yana emeklinin, emekçinin, geçim derdi yaşayan insanların yaralı parmağına üflemeyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in dediklerine...
Bakmayın siz Çalışma Bakanı ve sendikacıların bir araya gelerek yaptığı pazarlıklara.
Sonunda bir kişi çıkıyor, "şu olacak" diyor ve o oluyor.
O kişi de "Baş Ekonomist" Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Türkiye'de 16 milyondan fazla emekli var. Bunların büyük bölümü 12 bin 500 ile 15 bin lira arasında maaş alıyor.
Türkiye'de 6.5 milyon asgari ücretli var. Bunların tamamı 17 bin 2 lira ücret alıyor.
Türkiye'de çalışan nüfusun yüzde 80'ininden fazlası yoksulluk sınırının altında kazanıyor.
Hem emeklilerin hem asgari ücretlilerin alım gücü 1 Ocak 2024 gününden bu yana (TÜİK'in enflasyon hesabına göre dahi) tepe taklak düştü.
1 Ocak 2025'te asgari ücretin Ocak 2024'teki 17 bin 2 liranın alım gücüne ulaşabilmesi için en az 25 bin lira olması gerekiyor.
Aynı şekilde Ocak 2025'te en düşük emekli ücretinin Temmuz 2024'teki 12 bin 500 seviyesine gelebilmesi için en az 15 bin lira olması lazım.
Ne yazık ki iktidarın açıkladığı rakamlar asgari ücretin maksimum 22 bin 500 lira olacağını gösteriyor.
Ne yazık ki TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre en düşük emekli maaşının 14 bin lirayı dahi bulmakta zorlanacağı anlaşılıyor.
Diğer emekliler de yüzde 12-13 civarında bir zamma mahkûm edilecek.
Mehmet Şimşek'in ve IMF'nin birlikte açıkladığı görüşü duymuşsunuzdur.
"Ücret artışı fazla olursa enflasyon artar" diyorlar.
Bu nedenle de yazdığım iki rakamın olması gereken rakamlara taşınmasını beklemek boş bir hayalden ibaret.
Peki bu tabloyu ne değiştirir
Ortada bir seçim olmadığında iktidarlar kolay kolay milletin geçim derdini umursamıyor ve geri adım atmıyor.
Erdoğan da ufukta seçim düşünmediği için bu yılı pas geçerek zam konusunda inisiyatif kullanmak istemiyor.
Bu durumu bir tek toplumsal ve siyasi muhalefet değiştirebilir.
Geçim aylarında muhalefetin tek genel gündeminin geçim olması gerekir (Bu Esenyurt'ta olup bitene kayıtsız kalmayı gerektirmez. Esenyurt'taki ya da başka kentlerdeki hukuksuz icraatlarla yerel düzeyde mücadeleye devam edilebilir).
Geçim aylarında sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının tek gündeminin geçim olması gerekir.
16 milyon emekli, 6 buçuk milyon asgari ücretli ve diğer çalışanlar haklarını daha yüksek sesle talep etmeli.
Muhalefet partileri, hükümetin açtığı yapay gündem tuzaklarına düşmemeli.
Millet açlık sınırının altında bir asgari ücret ve emekli maaşıyla yaşamaya çalışırken iktidarın yarattığı gündeme bakar mısınız