Ekmek, peynir, kıtlama çay ve IMF

Seher vaktiydi. Güneş henüz yüzünü göstermemiş ama kızıllığı Er Dağı'nın arkasından belli oluyordu.Serçelerin senfonisi yeni başlamıştı.Onların o güzelim ritmik melodisine karışan inek sesleri orkestralardaki en büyük davulun sesini andırıyordu.İnek sesleri aynı zamanda köyün nahırının toplanmaya başlandığını gösteriyordu.O zamanlar nahırda 600-700 hayvan olurdu.Kendimi bildim bileli, bizim nahır Reşo'ya emanet edilirdi. Ağrılı bir Kürt'tü. Dört eşi ve 24 çocuğu vardı.Kahverengi kıl çadırlarını kurar, hayvanlar ahıra kapatılıncaya kadar bizim ilçede yaşarlardı.Reşo'nun üç oğlu hayatların kapılarından toplaya toplaya sürdükleri hayvanların peşinden yürüyordu.Bizim ineklerin gırgallarını çözüp ahırdan dışarı sürdüm ve nahıra kattım.Reşo'nun benim yaşlarımda olan küçük oğlu Agit'le göz göze geldim.Gayri ihtiyari "kolay gelsin" dedim.Yüzüme adeta "kolaysa başına gelsin" der gibi baktı.Boyunlarına astıkları bez çantalarda azık olarak ekmek ve peynir olduğunu tahmin ediyordum. Arkadan iki çoban köpeğinin ortasında yürüyen merkepte ise su bidonları ve çay yaptıkları eski püskü bir çaynik vardı.Bizim hayata geri döndüğümde Ali Rıza dedemi gördüm. Başında hiç çıkarmadığı el örgüsü papağı vardı. Masanın yanına sandalyesini koyup oturmuştu. Masada boş bir tabak duruyordu. Dedem islenip kararmış çayniği aldı, masasındaki istekanı çayla doldurdu.- "Dede yemek yedin galiba, yüzün gülüyor" dedim gayri ihtiyari.- "Yedim çito" dedi. Çok zayıf olduğum için bana çitlenbik derlerdi. Dedem de kısaltıp çito demeyi tercih ederdi.- "Ne yedin"- "Eppey pendir salma çay..."Yüzündeki gülümsemenin nedenini anlamıştım. Ekmek kendi buğdayımızla kendi unumuzla kendi tandırımızda pişmiş lavaştı. Peynir, Şamama nenemin büyük kazanlarda yaptığı ve tuluklara bastığı çeçil peynirdi. Salma çay ise bildiğiniz şekerli çaydı.Dedemin dişleri dökülmüş olduğundan bizim gibi kıtlama içemezdi.Onun yerine şekeri sıcak çayda eritir ve ona da salma çay derdi.O muhteşem sabah kahvaltısı menüsünde bir tek çayın ek bir maliyeti vardı bizim için.O da yaşlılık aylığıyla rahatlıkla alınabiliyordu.Bir çiftçi daha ne isterdi ki"Çaykur'dan bir zam daha" başlıklı haberi okuyunca aklıma dedemin o şaşı ve kısık gözleriyle gülümseyerek "Ekmek peynir salma çay" deyişini anımsadım.Yaşasa, arayıp "artık o bile zor bulunuyor dede" derdim herhalde.Zira çaya beş ay önce bir zam daha gelmişti.Ekmek zaten daha yeni 8 lira oldu.Süte zam yağarken peynirin maliyetini siz düşünün.Ya benzin ve motorin zamlarına ne demeliAkıllarına karpuz kabuğu düşürmek istemezdim ama yakında şekere de okkalı bir zam gelirse şaşırmayacağım.Böyle giderse ben dedemin yaşına geldiğimde, "ekmek, peynir ve salma çay" bizim için büyük lüks olacak sanki.Baksanıza