"Dostum Trump" umudu!

ABD başkanlık seçimini Donald Trump'ın kazanması, muhtemel sonuçları bakımından, (bütün dünyayı etkileyebileceği gibi) Türkiye'yi de etkileyecek.

Peki iyi mi kötü mü etkileyecek

Trump'ın ikinci başkanlık döneminde neler yaşanacağını ilk başkanlık döneminde olup bitene bakarak tahmin edebiliriz.

Evet, Joe Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkileri istikrarlı bir şekilde "kötü" gitti.

Biden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la görüşmedi.

S-400 krizi nedeniyle yaşanan ambargolar devam etti.

ABD'nin Suriye'de PYDYPG'ye verdiği destek sürdü.

Biden yönetimi NATO müttefiki Türkiye'ye hep kuşkuyla yaklaştı, bir müttefik olarak görmedi.

Ancak bütün bunlar Biden gitti diye bu sorunların da ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor.

Zira Biden dönemiyle Trump'ın birinci başkanlık dönemi arasındaki ortak yan ilişkilerin "kötü" olmasıydı.

Aralarındaki fark ise Biden'ın istikrarlı, Trump'ın istikrarsız bir şekilde kötü ilişkiler yürütmesiydi.

Neyi kastettiğimi biraz açayım:

Biden zamanında Türkiye-ABD ilişkilerinin gidişatını öngörmek mümkündü.

Örneğin S-400 krizi dururken ilişkilerin düzelme ihtimali olmadığını söylemek zor değildi.

Biden bir söyleşisinde Türkiye'de Erdoğan iktidarının bitmesini istediğini açık açık söylemişti. Başkan olduğu dönemde de Erdoğan'la ilişkisi konusunda o tutumundan ödün vermedi. İlişkiler kötü gitti.

Ancak Trump zamanında böyle bir öngörülebilirlik yoktu.

Trump bir gün "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok iyiydi"derken başka bir gün Erdoğan'a mektup yazarak, burada dahi aktarmak istemediğim ağır bir hakaret ifadesi kullanabiliyordu.

Erdoğan ve yakın çevresi, Amerikan seçimlerini Trump kazandı diye çok mutlu olmuş.

Öncelikle Biden'dan kaynaklanan iletişimsizliğin bitmesine çok mutlu olmuşlar.

İkinci olarak da Trump'ın "arka kapıları" açık bir lider olmasından dolayı umutlanmışlar. AK Parti saflarında, Trump döneminde Türkiye'yle ABD arasındaki birçok sorunun "ikili diyalog" sayesinde aşılabileceği düşüncesi hâkim olmuş.

Bir iddiaya göre iktidarın çözüm süreciyle kayyum sürecini eş zamanlı başlatması da Trump dönemine hazırlıkmış.

Erdoğan'ın Türkiye'ye dönmeyi beklemeden, AB toplantısı için bulunduğu Macaristan'dan Trump'ı arayıp tebrik etmesi, Trump'ı tebrik eden ilk liderlerden biri olması hatta "Dostum Trump" demesi de iktidardaki "Trump umudunun" bir göstergesi.

İktidara yakın medyanın Trump'ın gelmesinden ihtiyat payı dahi bırakmadan sevinç duyması da aynı havanın eseri.

Gazetecilik hayatının önemli bölümünü dış politika muhabiri olarak geçirmiş ve Türkiye- ABD ilişkilerini yakından izlemiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim:

Erdoğan ve ekibi, çok erken bir sevinç yaşıyor.

Trump'ın iniş çıkışlarının Türkiye'yle ilişkilere de yansıyacağı, Türkiye-ABD ilişkilerinin bu çerçevede büyük savrulmalar yaşayabileceği ihtimaline de hazırlıklı olmak lazım.

Ankara'nın düşebileceği en büyük yanılgı, Erdoğan'ın ikili ilişkilerle Trump'ın desteğini kolaylıkla kazanabileceğine inanması olur.