Diyarbakır'ı hiç böyle görmemiştim

Bir gazeteci olarak en çok ziyaret ettiğim şehirlerden biridir Diyarbakır.

90'lı yıllarda ne yazık ki hep terörle mücadele haberleri için yolumuz düşerdi.

KDP (Barzani) ve KYB (Talabani) grupları arasındaki çatışmaları, PKK'ya karşı operasyonları izlemek için Kuzey Irak'a giderken Diyarbakır'a uğrar, otomobil kiralardık. O otomobillerin şoförlerinin, bize eşlik eden Diyarbakırlı meslektaşlarımızın deneyimleri sayesinde büyük tehlikelerden çok kurtulmuşluğumuz vardır.

Bizim yaşlarımızdaki gazeteciler ne zaman bir araya gelsek ve Yeşilçam kahvelerinde anılarını yad eden figüranlar gibi geçmişi konuşsak, Diyarbakır anılarımızı, hep kaldığımız Demir Otel'i, yemek yediğimiz yerleri, tatlıcıları, ciğercileri anarız.

2000'li yıllarda daha çok siyasi hareketliliği izlemek için Diyarbakır'daydık. Çözüm süreci tartışmaları, konferanslar, Kürt siyasi hareketinin Türkiye genelinde etkili bir siyasi unsura dönüşecek şekilde yükselmesi, mitingler, Nevruz kutlamaları ve ne yazık ki yine çatışmalar o yıllarda Diyarbakır'a gitmemizin nedenleriydi.

Cumartesi günü çok değişik bir gerekçeyle Diyarbakır'a gittim.

Kültür ve Turizm Bakanlığı 11 ayrı ilde gerçekleştirdiği "Kültür Yolu" festivallerinden birini de Diyarbakır'da düzenliyor. Festival'in adı "Diyarbakır Sur Kültür Yolu Festivali". Kürtçe söylenişiyle "Mihricana Reya Çande ya Sure".

Gazze'deki savaşa ve Hüdapar gibi marjinal grupların itirazına rağmen yapılan Festival sayesinde daha önce çok fark etmediğim bir Diyarbakır'ı gördüm.

Diyarbakır Kalesi deyince benim aklıma Diyarbakır Kalesi için "ağzı var dili yok" diyen Ahmed Arif'in notları gelir. Ahmed Arif'in anlattığı o kadim şehrin tanık olduğu acılar bir de...

Diyarbakır Sur Kültür Yolu Festivali'nin odağında da Diyarbakır Kalesi ve Suriçi var. Diyarbakır İçkale Müze Kompleksi cıvıl cıvıldı.

Müze bahçesinde "Bir Hayalin İnşaası Dijital Enstelasyonu" karşılıyor insanları.

Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün yapay zekâ teknolojisiyle bir araya getirilerek yeniden hayat bulduğu dijital sergiden gözünüzü alamıyorsunuz. Diyarbakırlı gençlerin, muhafazakar camia tarafından unutturulmaya çalışılan kurucu önderimize gösterdiği ilgi de hoşuma gitti.

Prof. Süleyman Saim Tekcan, Mert Ege Köse, Bilal Hakan Karakaya ve Nermin Ülker'e ait heykellerin şehir sokaklarını süslemesi de çok önemli.

Artuklu Sarayı'nın avlusundaki Cezeri Makinaları sergisi, (Tarihçilerin Cezeri'den etkilendiğini iddia ettiği) Leonardo da Vinci'nin makinalarını çağrıştırıyor.

Benim ilgimi en çok çeken şeylerden biri Milattan Önce 7000 tarihinden eserlerin bulunduğu arkeolojik kazı alanı oldu. Dokuz bin yıldır kesintisiz olarak bir kentin yönetim merkezi olan