Siyaset ve sosis üretimi

6 Şubat günü yaşadığımız büyük deprem felaketinin üzerinden daha bir ay bile geçmedi. Başta Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş olmak üzere bölgede azımsanamayacak kadar çok yerde felaketin şu anki aşamasında ihtiyaç duyulan birçok malzemenin eksikliği çekiliyor hâlâ. Aradan geçen yaklaşık bir aylık zamana karşın vatandaşımızın çadır talebi sürüyor.Felaketin büyüklüğü tartışılmaz; dile kolay, bir anda 50 bine yakın vatandaşımızı, üstelik de korkunç bir felaket sonrasında kaybettik. Şimdi toplum olarak yapmamız gereken şey bir daha bu felaketin tekrarlanmaması için ne yapılması gerektiğini tartışmak olmalıydı. Felaketin tekrarlanmaması derken şunu anlatmaya çalışıyorum:Elbette Türkiye bir deprem ülkesi ve yer sarsıntıları gelecekte de devam edecek. Bir daha 50 bin vatandaşımızı bir gecede kaybetmek istemiyorsak bundan sonra "bina" meselesine gerçekten çok ama çok ciddi bir biçimde dikkat etmeliyiz. Mesela bugün var olan mevcut yapıların güvenli hale getirilmesi, bu olmuyorsa depreme dayanıklı, yerel ve doğal malzemeden inşa edilmiş, insanın biyolojik, psikolojik, sosyal ve manevi ihtiyaçlarına uygun bir bina ve köy, kasaba, kent nasıl kurulur sorusunu tartışmalıyız. Ya da arama kurtarma çalışmalarının neden eksik kaldığı ve bir sonraki muhtemel felakette bu eksikliklerin yaşanmaması için ne yapılması gerektiğini konuşmalıyız. Felaket sonrası depremzedelerin barınma, beslenme, sağlık, temizlik gibi en temel ihtiyaçlarının en hızlı ve sürdürülebilir biçimde neden karşılanamadığı ve bundan sonra bunların en az eksikle karşılanabilmesi için neler yapılmalı sorusunun üzerine kafa yormalıyız.Bunlar üzerine hiç kafa yorulmuyor demek istemiyorum. Mesela cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan "Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli" toplantısında konuştu ve "Cumhurbaşkanlığı bünyesinde hâlihazırda 9 tane olan politika kurullarına 10. olarak Afet Yönetimi Politikaları Kurulu'nu eklemek olacaktır" diyerek afet yönetiminin artık Cumhurbaşkanlığı seviyesinde planlanacağını duyurdu. Bugün yapmamız gereken bu açıklamayı konuşmak olmalıydı. Ayrıntıların neler olduğunu, nasıl bir sistem kurulacağını, AFAD ve Kızılay'ın kurum olarak burada yerlerinin ne olacağı ve hepsinden önemlisi, başta Kızılay olmak üzere toplumsal güvenilirlikleri iyice aşınmış bu iki kurumun nasıl yeniden ayağa kaldırılacağını tartışmalıydık toplum olarak. Tabii tüm bunlarla birlikte hem deprem bölgesinde kalan hem de başka yerlere göç etmek zorunda kalan depremzede vatandaşlarımızın maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması için neler yaptığımızı ve eksiklerin neler olduğunu tartışmalıydık.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6912576;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6912576;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix'