Bundan sonra

Evvela, başımız sağ olsun. 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyorum. Yaralılara da Allah'tan şifa dileklerimi iletiyorum. İnşallah başta depremzede vatandaşlarımız olmak üzere tüm ülkemizin hem bedeninde hem de ruhunda açılan büyük yaralar tez zamanda sarılır.Bu gerçekten büyük bir felaket, büyük bir acı. Ölenler on binlerle, yaralananlar yüz binlerle, evini barkını kaybedenlerinse milyonlarla ifade edildiği bir felaket.Sonra, geçmiş olsun hepimize. Ama gerçekten geçmiş olacak, olabilecek mi Çünkü bundan sonra hayatımız artık aynı olamaz, olmamalı. 1999'da ülkemizi sarsan Gölcük ve sonrasında Düzce depremlerinin ardından da sanırım benzer cümleler kurmuştu birileri. Büyük bir hareketlenme olmuştu toplumda bu depremlerin ardından; tatbikatlar, her yere yerleştirilen deprem konteynerleri, deprem çantaları Ama hepsinden önemlisi, yapı standartları ve denetimi girmişti hayatımıza. Sonra araya gündelik telaşlar girdi ve bu konu yavaş yavaş acil gündem maddesi olmaktan çıktı. Oysa aradan geçen onca zamana rağmen bu büyük felaketten neredeyse hiç ders çıkarmadığımızı çok acı bir şekilde öğrendik. Daha büyük bir felaket bize eksiklerimizi hatalarımızı bir kere daha gösterdi.Bu yaşanan felaket elbette benzeri görülmemiş bir felaket. Bunun etkisinin de büyük olacağı muhakkak. Ama mesela dört yanı yıkıntılarla çevrili olmasına rağmen bırakın yıkılmayı, sıvası dahi çatlamamış, camı dahi kırılmamış bir İnşaat Mühendisleri Odası binası ya da yine dört yanındaki binalar yıkılmışken içinde tek bir tabak dahi kırılmayan bir zücaciyeci dükkânı görebiliyorsak anlıyoruz ki bizi öldüren şey felaketin büyüklüğü değil, bir ihmaller zinciriymiş. "Kimler var peki o zincirin halkalarında" diye sormaya bile gerek yok. 99 depreminde kim vardıysa yine onlar var:Mimar ya da mühendisin elinin bile değmediği projeler, malzemeden çalan müteahhitler, kolon kesen mağaza sahipleri, bu yapıları denetlemesi gereken yapı denetim şirketleri, bunlara ruhsat veren imar müdürlükleri, belediye başkanları, imar affı isteyen iktidarlar ve buna destek veren muhalefet ve listenin en sonunda yer alıyor olsa bile "Metrekarem küçülecek" ve benzeri bir sürü bahaneyle dönüşüme yanaşmayan mülk sahibi.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6905794;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6905794;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardeniz-bayramoglubundan-sonra-6905794' });Burada öncelikle bu ülkenin bel kemiğini oluşturan dar gelirli vatandaşımızın -yani nüfusumuzun neredeyse yüzde atmışının- neredeyse hiçbir sorumluluğu olmadığını söylemek gerek. Dahası, bu vatandaşlarımızın aynı zamanda bu tür felaketlerin asıl kurbanları olduğu da aşikâr. Ve bu sorunu çözmeye güçlerinin yetmediği yetmeyeceği de ortada. Kiradaki