Bugün TRT'nin dizi projelerinden "çıkarma" işlemi ile gündeme gelen duruma ve "siyasi ayrımcılık" meselesine değinmek istiyorum. Konu, politik gündemle ilgili. Malum boykot çağrılarından sonra gelişen durumlar bunlar ama meselenin hukuk sahnesinden görünümü biraz farklılık içeriyor kanaatimce...
BOYKOT SUÇ DEĞİLDİR
Evvela şunu teslim edelim. Boykota çağırmak, görselleri paylaşmak veya bunları yaymak suç değildir. Bu davranış biçimi ceza hukuku açısından bir normu ihlal etmemektedir. Ama bu aşamada kalıncaya kadar pek tabi!
SORUŞTURMALARIN SEBEBİ
Gösteriler için üretilen bilgi kirliliği ile boykot konusunda üretilenler aynı. Birinde sadece gösteri yapma, diğerinde boykota katılma sebebiyle soruşturmalar yapıldığı ileri sürülüyor. Tıpkı çağırmak gibi boykota ve gösterilere katılmak da suç değil. Soruşturmalar gösteri hukukunun taşan kısmına dair. Boykotta da durum aynı. Açıklamalarınız da nefret saiki ön plana çıkıyorsa veya bir kitleyi tahrik durumu varsa soruşturmaya tabi olabiliyor. Bu konuyu geniş şekilde Açık Görüş'te yazmıştım, dileyenler bakabilir (1).
NE OLDU
Bir de büyütülen ve anlamsız şekilde gündemi kaplayan bir başka olay var. Teşkilat dizisinden Aybüke Pusat'ın çıkarılması. Bununla aynı dönemde gündeme gelen Gökhan Ünver meselesi var. Ünver'in meselesinin üstü kapandı neredeyse. Oysa Emre Kınay'ın yaptığı açıklama ve Belediyelerin iptallerinin "saiki" önemli. Şayet saik siyasi ise ortada bir ayrımcılık olduğu açık. Gelelim Pusat'ın durumuna. Pusat içinde TRT'nin de olduğu boykot çağrısına katılıyor. Yani TRT ile bir tür iş ilişkisi var. Ya doğrudan kendisinin ya da yapım nedeniyle dolaylı olarak. Bunu bilemiyoruz. Ama her iki durumda da bir çalışma ilişkisi söz konusu.
FARK NE
Pusat'ın durumunu sıradan bir insanın TRT'yi boykot etmesinden farklı kılan durum bu. Birçok sanatçı boykota iştirak etti. Pek azı hakkında soruşturma açıldı. Neden İşte bunun gibi durum. "Neden" sorusunu sormak ve hukuka aykırılığı doğru yerden tartışmak zorundayız.
İŞÇİNİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
"İşletmesel karar alma" işverenin hakkıdır (2) Borçlar Kanunu (m.396) işverenin haklı menfaatinin korunmasında pozitif bir yükümlülük olarak işçiye sadakat görevi yüklemiştir. Bu hakkın sahibinin de birtakım sınırlara tabi olduğu açıktır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi işçinin eleştiri yapmasını, zaman zaman bunun rahatsız edici düzeyde olsa bile kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir (3). Ancak bu AİHM'nin DedeTürkiye kararında belirttiği gibi ifade özgürlüğü anlamındaki her durumun, iş ilişkisinde cari olacağı anlamına gelmez (4). Yani burada işletmenin menfaatlerine dair bir bakış açısı ile meseleye bakmak gerekir.

77