Sorunu doğru yerde aramalıyız...

Gündem çok yoğun. Hemen her konunun da hukuki bir yönü var. Bir hukukçu olarak bu zaviyeden meseleleri değerlendirmeye çalışıyorum. İki konu var ki, yoğun gündem arasında unutulup gitmemeli. Birincisi cezasızlık algısı meselesi. Bu meselenin toplumun "bir adım atılıncaya kadar" gerçek gündemi olarak kalacağı çok açık. Bir diğeri ise "sağlık mafyası" yani "yenidoğan çetesi" meselesi.

CEZASIZLIK ALGISI!

Herkesin diline pelesenk olan bu ifadenin çok katmanlı bir tahlile tabi tutulması gerekiyor. Konunun "hukuki düzenleme" boyutuna geçmeden önce, değişen toplumsal yapı, uyarıcı madde kullanımının yaygınlaşması, gelişen iletişim ağının getirdiği "etkileşim" konularını öncelikli olarak tahlil etmek durumundayız. Aksi halde sadece hukuki düzenleme ile bu sorunu çözmek mümkün değil.

COVİD SÜRECİ...

Dünyanın dengesini bozan COVİD-19 "pandemisi" ceza evlerine etki etmişti. Bu dönemde hem cezaevlerindeki doluluk hem de koşullar, "izin" kurumunun getirilmesine sebep oldu... İzin süresinin de "infazdan" sayılacağı bir rejim uygulandı. Aksi halde, basit cezalar bile adeta "ölüm cezasına" dönüşebilirdi. Bir kısım hükümlü, infazını dışarda tamamladı, bir kısmı dönünce "şartlı salıverme" koşullarına veya "denetimli serbestlik" hükümlerine tabi oldu.

2020 DEĞİŞİKLİĞİ

Yapılan değişiklik ile bir kimse -öldürme, yaralama, işkence, uyuşturucu imalatı ve ticareti, cinsel suçlar gibi nitelikli suçlar hariç olmak üzere- hırsızlık, dolandırıcılık ve benzeri adi suç işlediği zaman mahkemece verilen cezanın yarısını yattıktan sonra hakkında şartlı tahliye mümkün hale gelebilmekte. Nitelikli suçlarda ise cezanın üçte ikisinin infaz edilmesinden sonra bu imkanlar doğmakta... Bir de buna kişinin infaz süresinin bitimine üç yıl kala yararlanabileceği denetimli serbestlik durumu eklenince, 10 yıl ceza alan birinin 2 yıl sonra tahliyesinin mümkün olabileceği bir rejim ile karşı karşıya olduğumuzu bilmek gerekiyor.

CEZALAR YETERSİZ DEĞİL...

Türkiye'de cezalar yetersizmiş gibi bir algı var. Suçla mücadelenin yetersiz kaldığı düşüncesi de yaygınlaşıyor. Oysa bu doğru değil. Meselenin odağını doğru görmek gerekiyor. Sorun infaz rejiminin -saiki ne olursa olsun- sık değişmesinde. "Vergi afları" nedeniyle oluşan algının bir benzerinin bu alana sirayet ettiğini görüyoruz.

ADİ SUÇLAR KONUSUNA DİKKAT

Konunun yoğunlaştığı yön adi suçlar. Yani en çok işlenen ve yaygın olan suçlarda. Bu alanda suçlu fazla olunca, yapılan en ufak bir müdahale "salıverilme" sayısını arttırıyor. Kişiye karşı suçlar bunlar. Tahliye olunca yine aynı minvalde devam ediyor, aynı kişilere veya yakınlarına, benzeri mağdurlara yine yöneliyor failler. Bu nokta mühim...