Seçimler bitti, bir süre dinlenelim

Bildiğiniz üzere köşemde meselelerin hukuki yönüne bakma gayretindeyim. Siyasi analizlere pek girmiyorum. Ancak üç gün önce idrak ettiğimiz seçimlere dair her yurttaş gibi benim de bazı düşüncelerim var, bunları paylaşmak istiyorum.

Seçimler adil ve güvenli...

Seçimler bize, Türkiye'de sandığın seçmenin özgür iradesine ram olduğunu, muktedir olanın sonuçlara saygı duyduğunu, adil, şeffaf ve bağımsız bir seçim sisteminin varlığını ve bu süreci icra eden görevlilerin tarafsız davrandığını gösterdi. Bundan sonra "seçimlere hile karıştı" sözünün bir anlamı olmayacak. Muhalefet de iktidar da makul ve yerinde adımlar atarak bu ortamı tesis etti. Bence büyük bir kazanım oldu bu.

Her kefeye yük verildi

31 Mart seçimlerinin siyasetin tüm öğelerine yükledikleri var pek tabi. Büyük payı Ak Parti'ye dönük olsa da CHP'nin aldığı oyların hakkını verecek adımlar atması, bu sorumluluğu taşıyabilmesi ve özellikle tepki oylarını nasıl "gerçek" oya dönüştüreceğini düşünmesi gerekiyor. Zira ortada sayısal olarak pek artmayan ve fakat oransal olarak yükselen bir oy durumu var. Bu bir eğilimin olduğunun gösterir ama CHP'ye genel seçim kazandırmaz, bu çok net.

Erdoğan değil, adaylar oylandı

31 Mart'ta oylanan "genel siyaset olsaydı" ya da diğer bir ifade ile Erdoğan'ın şahsı oylansa idi, durumun Mayıs seçimlerinden farklı olmayacağını düşünüyorum. Zira Mayıs seçimlerinde Erdoğan'ın oyu ile Ak Partinin oyu arasında fark vardı. Şimdi buradaki erime trendi devam etti ve bu kayıp Erdoğan'dan değil Ak Parti oylarında oldu. Bu önemli bir nokta... Sonuca, "kırmızı kart" değil de "sarı kart" denmesinin sebebi bu.

Hatalar ve belirleyenler...

Yerel seçimlerde birçok ilde hatalı belirlemeler yapıldı. Bunun müsebbibi Erdoğan değil. Pek tabi siyaseten o sorumlu, onun bu erimeye dair yanıt vermesi ve tedbir alması gerekiyor ama belirleme süreçlerinin birçoğunu yakından tespit etmiş birisi olarak şunları söylemeliyim:

İlk etmen, illerin "zimmetlendiği" bakan, eski vekil ve benzeri "ağabeylerin" ili okumadan ezbere iş yapmaları, yerel siyasi aktörleri görmezden gelmeleri ve halkı dinlemek yerine başka telden çalmaları.

İkinci faktör ise duruma itiraz geliştirmekte aciz kalan ve yerini korumak için gerçeği söylemekten hatta ileri derecede aksiyon almaktan uzak duran yerel aktörlerdir.

Üçüncü durum ise bürokratikleşen genel merkez yapısı ve klikleşen bürokrasi sistemimiz.

Çok katmanlı analiz gerekiyor

Genel ekonomik tablo, bazı kesimlerin serzenişine yanıt verilmeyişi, uluslararası gelişmelere dair yöneltilen eleştirilere "anlamlı ve etkin" izahat sunulmayışı, siyasi aktörlerin yaptığı anlamsız açıklamalar, takındıkları hoş olmayan tavırlar gibi nedenleri sıralayabiliriz. Başarı gibi başarısızlık da tekil nedene bağlanamaz, çok katmanlıdır, fazla sebep ihtiva eder ve bunlar bir araya gelerek sonucu inşa eder... Bir de bunlara her meselenin dönemine göre ele alınması gerekliliğini yani "zamanın ruhunu" eklersek, denklem daha da karmaşık hale gelecek, anlaşılması süreç alacak bir tabloyu karşımıza çıkaracaktır.