Polis daveti, siyaset yasağı

Siyaset yasağı ve "zorla getirme" meselelerinin yoğun bir biçimde ve yanlış anlaşılarak gündeme geldiği, konuşulduğu ve bunun üzerinden siyasi tartışma alanları doğduğu günlerden geçiyoruz. Bugün bu iki konu üzerinde duracağım. Gerçekleri ve hukukun işleyişini bilmek herkesin hakkı neticede...

POLİS DAVET EDER...

Basit suçlarda, kaçma hazırlığı yapmayan, yapması da muhtemel olmayan kimseler öncelikle ifade için aranarak adli birimlere veya karakola davet edilir. Zaten polisin bu uygulaması çoğu zaman "dolandırıcılık konusu" oluyor. Bunun için Emniyet Genel Müdürlüğünün neredeyse "rutin" hale gelen açıklamaları ve duyuruları oluyor, dikkat edenler hemen hatırlayacaktır.

GÖZALTI DEĞİL, ZORLA GETİRME!

Ceza Muhakemesi Kanunu (m.145) şöyle diyor: "ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır." Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda ise (m.15) "Polis; yaptığı tahkikat esnasında ifadelerine müracaat lazımgelen kimseleri çağırır ve kendilerine lüzumu olan şeyleri sorar" hükmü bulunur. Buna göre ilkin kolluk kişiye telefonla ulaşır ve gelmesini söyler. Kişi gelirse işlemlere devam edilir. Gelmezse veya gelmeyeceğine beyan ederse "zorla getirme" yoluna gidilir ki artık başka çare yoktur. Buradaki durum gözaltı değil sadece "kişinin bulunduğu yerden alınıp adliyeye veya kolluğa götürülmesi" işlemidir.

"ŞAFAK OPERASYONLARI"

Pek tabi polis herkesi çağırmaz. Organize suçlar, uyuşturucu ticareti, öldürme ve benzeri ağır suçlarda faillerin yerlerini tespit eder. Bulundukları yerlere operasyon düzenler. Gece yarısı baskını veya sabaha karşı gördüğümüz operasyonlar hep bu tip suçlara dairdir. Geçmişte özellikle 2016 öncesi polisin işi şova çeviren uygulamalarını görmüştük. Ancak son dönemlerde "basit nitelikli" suçlarla ilgili prosedür (fail daha önceden aranan veya başka suçların da faili değilse) arama veya yazılı davet ile ifadeye çağrılma şeklinde tezahür etmektedir.

EMNİYET KONUŞMALI