Nafaka konusuna da el atılsa iyi olur!

Seçim döneminde birçok partinin gündeminde olan bir konu vardı: Nafakada yeni düzenlemelere gidilmesi. Terörsüz Türkiye gündeminin "al-ver" konusuna dönüşmesi mümkün değil. Bunu siyasi yorum olarak değil hukuki gerekçelere dayanarak düşünmek gerekiyor. Zorlu Holding CEO'sunun sebep olduğu tartışmayı doğru okumak ve köklü bir çözüm bulmak zorundayız. Bugün bu konulara değinmek istiyorum.

SÜRELİ NAFAKA

Nafaka meselesi kim ne derse desin bir mağdur kitlesi oluşturdu. Nafakanın süresiz olmasını sağlayan koşullar ile "şimdi" arasına büyük fark var. Özellikle bu durumun kötüye kullanılması veya eşlerin diğerini cezalandırma aracına dönüştüğü olaylarda bir artış olduğu açık. Pek tabi duruma göre kadının hakkını zayi etmemeliyiz. Süresiz nafakanın "zorunlu" olmaktan çıkarılması şart. Evliliğin süresi, eşlerin maddi durumu ve eğitim ya da iş imkânı, birlikteliğin sonlanmasına sebebiyet verenin kusur derecesi gibi hususların birer kriter olarak yasal düzenlemeye girmesi ve bunlara göre hakimin bir süre belirleme yetkisinin olması gerekiyor.

BİR GÜN EVLİ KAL ÖMÜR BOYU NAFAKA ÖDE

Durum maalesef böyle. Bu hiç adil değil. Özal döneminde gelen bir düzenleme. Esasen sorun boşanma hukukumuzda. İşleri sürüncemede bırakan bir hal var ve son karar "boşanma" evresine bağlı. Yapılan birtakım çalışmaları duyuyoruz. Özellikle aile arabuluculuğu meselesi önemli. Bu konunun güçlü biçime gelmesi ve normal arabuluculuktan, "tahkim" boyutuna evrilen bir özel düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bu konuda boşanma, malların tasfiyesi ve nafaka konularının ayrı ayrı inceleyen bir sisteme gerek var. Dosyada ara karar ile boşanmaya hükmedilip diğer hususlar yönünden davanın devam ettirilmesi etkin bir yöntem olabilir. Benzeri modeller Adalet Bakanlığının gündeminde. Nafaka konusunda belirli sürenin altındaki evliliklerde (örneğin bir yıl) süresiz nafakanın kesinlikle kaldırılması gerekiyor.

ŞÜPHE EKİCİLER...

Terörsüz Türkiye sürecini sulandırma maksatlı girişimler, sürecin adımları netleştikçe artıyor. Sürece katkı sunmayan tartışmaların siyasilerce gündemleştirilmesinin zarardan başka bir katkısı yok. Sürecin "şartsız" olduğuna yapılan her vurguya inatla bir "gizli anlaşma var" havası estirmenin kime ne faydası var Kolay olan şüphe ekmektir. Zor olan ise riski alıp yürütmek...

"AL-VER" TARTIŞMASI

Türkiye'nin, terörün elinde oyuncak ettiği birçok konuyu çözüme kavuşturduğu, örgütün tasfiyeye yakın olduğu bu evrede konuşulması gereken tek şey yeni Anayasa ve temel hak ve özgürlüklerin nasıl tahkim edileceğinden başka bir şey olamaz. Sorunların kaynağında muğlak ve çağın gerisinde kalan bir Anayasa olduğunu unutmamak gerekiyor. Kayyım uygulamaları "terör irtibat ve iltisakı" ile bağlantılı mesela. Terör kendini lağvedince bunun uygulama alanı kalmayacak. Umut hakkı meselesi bir sonuç değil yani herkese "tahliye imkânı" vermiyor o kadar. Diğer durumlarda temel haklarla ilgili ve yeri yasalar değil Anayasa. Ama kimse Anayasayı bir kül halinde konuşmuyor, herkes bir yerini çekip gündem malzemesi haline getiriyor.