Sosyal medya linçleri, en büyük zararı hukuka veriyor. Bir gözaltı veya tutuklama sonrası bu mecrada adeta kıyamet kopuyor. Ya da tam tersi oluyor. Tutuklanması beklenen kimse salıverilince "nerede adalet" paylaşımları adeta yağıyor. Halbuki hâkim veya savcı, sosyal medyada olanlardan habersiz çoğu zaman. Ama pek çoğunun içinde "haksız biçimde gündem olma" korkusu var eminim. Böyle bir durumda doğruyu bulmak haliyle zorlaşıyor.
MASUMİYET KARİNESİ
Bir kimsenin suçlu olduğu ispat edilinceye kadar masum kabul edilmesi temel bir hak! Bunu elbirliği ile mahvediyoruz maalesef. Zira bu karineye kimse inanmıyor. Sadece başına geldiğinde karşı tarafın buna saygı göstermesini istiyor. Tuhaf bir durum.
YARGI MENSUPLARININ DURUMU
Özetle söyleyelim. Hâkim ve savcılar, sosyal medyayı kullansa bir dert, kullanmasa ayrı dert. Kullanmazsa olan biteni göremiyor. Zira sosyal medyaya yansıyan bir görüntünün dosyaya girmesi günler alabiliyor. Hâkim dosyadaki duruma göre karar veriyor haliyle. Sonra kıyamet kopuyor.
ADLİYE SUSMAMALI
Pek tabi yürütülen soruşturmalar gizli olmalı. Bu önemli bir koruma ve bir hak. Ama bazen suskunluk bizatihi bilgi düzensizliğinin kaynağı oluyor. Basit olaylar büyüyor. Büyüdükçe sessizlik devam ediyor. Sonra Bakan geçiyor kameraların karşısına. Bu döngü sağlıklı değil.
SÖZCÜLERİ GÖRMELİYİZ
Önemli olaylarda soruşturmayı yapan savcılık "sözcüsü" eliyle kameraların karşısına geçmeli ve bilgi vermeli. Kulaktan kulağa dolaşan sözler olmamalı artık. Bu gibi durumlarda yalanın bir tür kılıfına dönüşen "kulis bilgileri" medyayı doldurmamalı. Adliye konuşmalı ve bu yük bakanlığa havale edilmemeli...

62