Hakeme yumruk ya da toplumsal nefret!

Halil Umut Meler'e atılan yumruk birçok konu için son nokta olur umarım. Ancak sadece bir olay üzerinden meseleye bakmanın da eksik olduğunu bilmek gerekiyor. Konu çok katmanlı. Üzerinde düşünülmesi gereken birçok boyut var: Spor yöneticilerinin yaptığı açıklamalar, VAR kayıtlarının paylaşılması sonucunda ortaya çıkan durumlar, müsabaka sırasında yaşananlar, hakem hatalarına rağmen alınmayan tedbirler ve nihayet spor programlarındaki yorumlar...

Hiç unutmuyorum büyük olayların olduğu bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisiydi. Polis olayları güçlükle yatıştırmıştı. Birbirlerine saldıran tarafların ifadeleri ve kimlikleri ortaya çıkınca herkes şaşırmıştı. Haber metni aynen şöyleydi: "Şampiyonluğun belirlendiği derbi maçı sonrasında çıkan olaylar sırasında gözaltındaki 47 kişinin arasında doktor, öğretmen, mühendis ve şirket yöneticisi de bulunuyor"... O maç sonrası doğan maddi zararı, yaralanan polis sayısını söylemiyorum bile!

Hakeme kulüp başkanınca atılan yumruk da bunun bir türü. Sportif açıdan kendisini tamamlamış ve duyarlı birisi olması gereken bir kimsenin, anın öfkesine kapılabiliyor olması meselenin futbol, yanlış karar, hakem hatasından farklı bir yönüne işaret ediyor aslında... Özellikle bazı ilginç (!) spor programları var ki izlerken hayretler içinde kalıyorsunuz. Bir futbolcuyu, teknik direktörü, hakemi dillerine dolayıp saatlerce hakaret ve iftira suçlarına girmeden ve fakat "itibarına doğrudan dokunarak" yorumlar yapılıyor.

TFF Başkanı açıklama yapıyor ve daha etkin mücadele için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ediyor ve ardından şunu söylüyor: "Birtakım kanuni ve disiplin talimatı düzenlemeleri yapılması için Gençlik ve Spor Bakanımızla görüştük"

Tüm bunlar bize şunları öğütlüyor bence;

(1) "Sporda şiddeti önleme yasası" hakemi ve diğer sportif aktörleri koruyacak biçimde caydırıcı hale gelmeli. Elimizden uluslararası organizasyonların alınmasına dahi gidecek bir süreci yaşadık. Kamu görevlisine yönelmiş hakaret ve yaralama suçlarının cezalarının caydırıcı olmadığını görüyoruz.

(2) Yayınlar konusunda Radyo Televizyon Üst Kurulunun adım atacağını belirtmesi çok önemli. Futbolu hayatının merkezine almış ve psikolojisi bu sebeple biraz faklı olan insanların neler yapabileceğini kestirmek gerekiyor. Bunun eğitim durumu ve kariyer ile de bir alakası olmadığını net bir şekilde görüyoruz. Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler ile RTÜK'ün ortak yayın politikası üzerinde uzlaşması ve bunu hayata geçirmesi gerekiyor hem de acilen!