Nostaljik tarihi değerlerimizi yaşatmak için ne yapıyoruz

Devlet-i Ali- Osman'ı her alanda yağmalayan, üretilmiş bütün doğal ve insan işi değerleri temellük etmek için birbirleriyle kıran kırana bir yarışa giren Zeus'un gayrı meşru odalığı "Europa", aynı yabani iştahla bütün coğrafyalardaki değerleri talan etmekten vazgeçmiş değildir. "Pis işlerini, silahları boylarından büyük lanetli kavme havale ettiklerini" söyleyecek kadar küstah, kibirli ve yüzsüz de. "Europa", on dokuzuncu yüzyıldan itibaren Çarlık Rusya'sı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD ve 21. Yüzyılda Çin'in bu talana ortak olmasına razı oldu. Kadim zamanların büyük "Turan"ından bakiye zengin Türkistan'ı iliklerine kadar sömüren Rusya, Doğu Türkistan'ı vahşi bir iştahla sömüren Çin ile el ele vermişken "Europa" fettan b,r dönüş yaparak indirgemeci "Orta Asya" adıyla andığı Türkistan'a bütk bir iştahla geri döndü.

Türk milletinin akıl ve bilgiden uzaklaştığı çağlar boyunca, varlığını bile unuttuğu o kadar çok doğal değeri emperyalist güçlerin eline o kadar kolay geçti ki, onlar kendileri için inanılmaz derecede kıymetli bu yeni üretim bilgi ve araçlarını geliştirerek "katma değer"ler yaratırken - mesela "çiçek aşısı"- bizler öz mallarımızın alıcısı haline geldik. En nihayetinde Covid salgını sırasında Uygurlara zulüm eden Çin'e bile muhtaç olduk! Böylece sadece maddi olarak fakirleşmekten öte ciddi değervarlık kayıplarına uğradık. Mesela "Türk Kırmızısı" denen renk İngiliz askerinin urbasında göz kamaştırmaya başladı! Türkülere konu olan "mavi şalvar"ın benzeri Cenova kumaşı "blue jeans"e dönüştürüldü. Bu sırada Yeniçerileri tarihe gömen Sultan II. Mahmut ise fes ve setre pantolon giyme mecburiyeti getirdi! Hâlbuki bir asır önce asaletleri meşkûk Avrupalı "asilzadeler" Türk kıyafetleri giyip bunlarla resim çizdiriyor, balolar Türk kıyafetleriyle katılıyor, evlerinde şark köşeleri düzenliyor, ut dinliyorlardı!

Ankara Keçisi yani "Tiftik Keçisi" ırkının çalınmasına mani olamadığımız gibi korkarım, Kangal (Karabaş), Akbaş, Kars Kafkas, Koyun, Karaman, Türk Tazısı, Tarsus Çatalburun, Dikkulak Çivikulak, Zağar, ZerdavaKapı Köpeği ve Tonya Finosu gibi köpek, Uzunyayla atı, Anadolu yerli atları (Asil yerli tip, Çukurova tipi), Ayvacık midillisi, Malakan atı, Canik atı ve Hınısın Kolu Kısası (Hınıs atı) da elden gidecek!

Saymakla bitmeyecek bu gibi kayıplar ve muallâkta olup kaybedilecek veya kazanılacak pek çok gizli kalmış değerlerimiz hala diriltilmeyi bekliyor. Potansiyel değerlerimizden biri, ister inanın ister inanmayın, genetik olarak dinozorlara en yakın cins olduğu tespit edilen "Hacıkadı" tavuk cinsi! Soyu tarih öncesinden gelen bu önemli kümes hayvanı tıpkı Tiftik Keçisi, Türk Kırmızısı, Çiçek Aşısı gibi temellük edilmiş bile: Fransalılar tarafında aşırılıp Frengistan mutfağına dâhil edildiğini işittiğimde "Haydi, canım sen de!"dedim. Sizlerin de böyle dediğinizi duyar gibiyim. Fransalılar, Sinop'tan başka bir yerde yetiştirilmesi çok zor olan "Hacıkadı" tavuğunun bir benzerini (ki muhtemelen Sinop'tan gemi mutfağı için satın alınıp hayatta kalmış olanları) katma değer üreten bir değer haline getirmişler ve özel restoranlarda, ünlü aşçıların dokunuşlarıyla damak çatlatan bir lezzete dönüştürüp "Gourmet"lere sunuyorlarmış.

Tabii şunu kabul etmek zorundayım: ülkemiz artık kendi değerlerini kaybeden çaresiz insanların ülkesi değil. Hemen her şehirde, kasabada, köyde girişimci insanlar çıkıp ilerlemeye katkıda bulunuyor. Sinop'ta da yeni nesil sadece mahallenin en iyisi olmayı değil dünya ile rekabet etmenin ve dünyanın en iyilerinden olmanın yollarını arıyor. Sinoplu Genç Girişimciler, Sinop mutfağının