Geçen haftaki yazımda, Orta Doğu'daki gelişmeleri sinema sanatına ait iki eserden yola çıkarak anlamlandırmaya çalışmıştım. Buradan tavsiye ettiğim filmleri izleyenler var mı, bilemiyorum Fakat yazıma şöyle bir göz atınca aklıma takıldı, bakalım 75 yıldan beri devam eden Filistinlilerin vatanını gasp etme harekâtı için kültür sanat bağlamı dışında yazmış mıyım diye.
2012 yılında Aralık ayı başında şöyle başlayan bir haber okumuştuk: "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İsrail ve ABD'nin muhalefetine rağmen, perşembe günü Filistin'i devlet olarak tanıma yönünde ezici bir çoğunlukla oy kullandı. 193 üyeli meclis, 138'inin plan lehine oy kullanmasına karşın, sadece dokuzunun karşı çıkması ve 41 kişinin çekimser kalmasıyla sonuçlandı. Yenilginin boyutu, kendilerini dünyanın geri kalanıyla uyumsuz bulan İsrail ve ABD için güçlü ve kamuoyuna açık bir reddi temsil ediyordu."
İşte bu haberden yola çıkarak, "BM, Filistin'e küçük bir buse verdi vermesine de" başlıklı bir yazı yazmışım ama bu sefer sinema filmlerinden değil tarih kitaplarından yola çıkarak. Okuyalım, hafıza tazelemekte ibret ve hikmet vardır:
"BM, Filistin'e küçük bir bûse verdi. Tarih, bize gösteriyor ki bu tür bûseler pahalıya mal olur... Mezopotamya ve Orta Doğu tarihi için hepimizin bildiği gibi Batılı büyük adamlar (!) "uygarlığın tarihi"dir, derler... Uygarlık denince insanın aklına hiç gelmeyen şeyler geliyor! Size bir uygarlık hikâyesi anlatacağım, küçük dilinizi yutmasanız bile hayret içinde kalacaksınız..."
"Binlerce yıl önce, Hipuru, yani "nehri geçenlergöçebeler" anlamına gelen bir isimle anılan bir topluluk Orta Doğu'da hayvanlarının peşinde dolaşıyormuş. Kenan diyarında da bulundukları oluyormuş. Bunlar Hipuru adı le anılırken, "Tek bir Tanrı vardır!" diyerek, insanlığın zihninde bozulan din gerçeğini ve Tanrı algısını Tevhid'e bağlayan İbrahim Peygamber'in adı ile anılmışlar. Daha sonra da İbrahim'in torunu, İshak'ın oğlu Eyüp'ün bir güreşten sonra edindiği isimle anılmaya başlamışlar. Eyüp Peygamber, Kenan ilinden ata toprakları Harran'a döndüğü bir gün karşısına çıkan biri ile güreşir. Yenişemezler. Tanrı kendini tanıtır ve Eyüp'e, "Tanrıyla güreşen" anlamında İsrail adını verir. Soyunu kumlar gibi çoğaltacağını vaat eder."
"Böylece İsrailoğulları diye anılmaya başlayan topluluk, yeniden Kenan diyarına döner. Bir Kenanlı, İsrailli bir kızdan önce bir buse alır. Derken birlikte olur! Bu duruma çok kızan İsrailli kabile reisleri savaşa hazırlanır. Savaşın kapıda olduğunu anlayan Kenanîler'in kıralı İsraillilere görücü gider. "Kavgaya ne gerek var. Bu oğlan ile kızı evlendirelim. Bundan sonra da evlilik ilişkilerini, alış verişi çoğaltalım. Gelin pazarlarımızda malınızı satın, alacağınızı alın" gibi barışçı şeyler söyler. İsrailliler sureta kabul etmiş görünürler ve bir şart ileri sürerler: "Tüm Kenanîler sünnet olacaktır!"