Geçtiğimiz aylarda Suriye hakkında bir yazı kaleme almıştım. Yazı Suriye'de ikinci en büyük etnik köken olan Türk kökenli kardeşlerimiz ile ilgiliydi.
İkinci en büyük etnik köken diye özellikle belirtiyorum zira bahse konu geçmiş yazıda maddi bir hata yapıp Türk nüfusunu Suriye'de üçüncü en büyük etnik grup olarak yazmıştım.
Oysa işin doğrusu bu değildi.
İşin doğrusu Suriye'de Araplardan sonra gelen ikinci en büyük etnik grup Suriye Türkleriydi.
Özür, Özür Özür...
Yazı sonrası Türk kökenli kardeşlerimizden gelen tepkiler yoğun oldu.
Bu son derece haklı tepkiyi dile getirenler Suriye'de Araplardan sonra gelen en büyük etnik köken biziz diyorlardı.
Tepkiler son derece haklıydı çünkü yazıda maddi bir hata söz konusuydu.
Derhal düzeltmeyi yaptım ve tüm Türk kardeşlerimden özür diledim.
Bu hatanın bende oluşan yarası derin olduğundan bu konuyu bir kere daha hatırlatma ihtiyacı hissettim.
Başta Suriyeli Türk kardeşlerim olmak üzere tüm Türk camiasından bir kere daha özür diliyorum.
Yazının Konusu...
Gelelim yazımızın konusuna.
Ben bana ayrılan köşedeki yazı hakkımı Suriye'de son zamanlarda gelişmekte olan tuhaf bazı olaylara ayırmak istiyorum.
Bu olaylarla ilgili birbiri ardına iki yazı kaleme alacağım. Zira bu yazıların içeriği doğrudan ve dolaylı birbiriyle ilintili olacak.
Yazının başında bahsettiğim "Suriye'de Türkler" başlıklı yazımda yer alan bazı kritik cümleleri burada tekrar vereceğim.
Şöyle demiştim o yazıda...
"Ortaya çıkan manzaraya baktığınızda her şey yolunda gibi görünüyor ancak işin esası öyle de görünse süreç ihtiyatla yaklaşılması gereken bir süreç.
Zira hayati kırılmaların yaşanacağı bu süreçte sahanın nasıl şekilleneceğini, neyin nasıl yol alacağını kestirmek mevcut koşullarla oldukça zor.
Bu son derece haklı bir duygu zira Suriye yaklaşık yarım asırdır sürekli terörize edilen, bütün istihbarat teşkilatlarının at koşturduğu inanılmaz kirli bir coğrafyaya dönüştü.
Böylesine kirlenmiş ortamlarda her şeyi kolaylıkla halletme ihtimali oldukça düşüktür.
Peki Nasıl Olacak...
Endişelerde bunun için ya...
Nasıl olacak
Sürecin biraz sıkıntılı olacağını tahmin etmek için uzman olmaya gerek yok çünkü konu hakkında bilinmezlikler çok.
Millî Savunma Bakanlığımız konu ile ilgili yaptığı açıklamalarda bu bilinmezlikler yüzünden şunları söyledi;
"Anlaşmanın nasıl uygulanacağına ve sahaya yansımalarına bakacağız."
Evet manzara bu, ortam sisli olduğu için yapılacak tek şey sürekli takip.
Böylesi sisli bir ortamda çok net görülen bir şey var ki o da bu kervanın yolda düzüleceği.
Zurnanın zırt dediği yer de tam burası.
Evet uygulamaların nasıl olacağı konusu yakın takip gerektiren ciddi bir risk.
Yazı Baki Kalır...
Süreci bekleyen olası riskleri, uygulamada yaşanabilecek aksaklıkları testi kırılmadan önce bana ayrılan bu köşede muhtelif zamanlarda yazarak sıralayacağım.
Neden yazarak sıralayacağım
Anadolu'nun çok sevdiğim sözlerinden biridir.
"Söz uçar, yazı baki kalır."
Bu kısacık cümle anlayana çok şey anlatır.
Ben de ileride sorun yaşanabilecek risk gördüğüm hususları baki kalması maksadıyla burada bahse konu yapacağım.
Olası Riskler...
Sıralamaya geçmeden bir hususu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Asla hatırdan çıkarılmamalıdır ki Suriye içinde ve dışında pusuya yatmış çok ciddi bir ihanet şebekesi halen aktif durumdadır.