Kuduz yahu

Takip edenler bilir.

Yıllardır hayvandan aşağı mahlukat terörist başı Netanyahu için, onunla birlikte hareket eden diğer mahlukatlar için hatta İsrail için kuduz benzetmesini kullanırım.

Saha gerçeklerine baktığınızda, olanları okuduğunuzda İsrail'in gerçekten tam bir kuduz vakası olduğunu sizlerde görebilirsiniz.

Üstelik bu kuduz türünün salgın riski de var.

Neden bu benzetmeyi yapıyorum

Çünkü gözü dönmüşçesine her yere saldıran hastalıklı İsrail'in tıpta başka tarifi yok.

Ülke ayırmadan, coğrafya ayırmadan, sebep olmaksızın sadece ve sadece kan dökmek için saldıran bir aklı başka türlü izah edemezsiniz.

BİSİKLET...

Bu başlığa da bir açıklık getirmek istiyorum.

Netanyahu denilen katilin yaptıklarını anlatabilmek için sıkça kullandığım bir başka örnek var.

Bisiklet...

Nedir bu örneğin anlamı

Bisikletin üstüne çıktığınızda düşmemek için sürekli pedal çevirmek zorunda kalırsınız. Çünkü aksi takdirde dengeyi bulamaz düşersiniz.

Netanyahu'nun durumu tam da bu hikâyeye benziyor.

Teröristbaşı da aynı mantığı kuruyor ve barış gelir, ateşkes sağlanır, akan kan durursa 'önce koltuğumdan, sonra canımdan olacağım' diyerek her yere saldırıyor.

Bu korku nedeniyle de sürekli kan dökmek, sürekli katletmek zorunda hissediyor kendini.

Kısacası Şeytanyahu düşmeden bisikletin üzerinde kalabilmenin yolunu savaşlar çıkarmada, ülkeleri karıştırmada, coğrafyaları birbirine katmada ve en önemlisi alabildiğince kan dökmede buluyor.

SURİYE SALDIRISININ ŞİFRELERİ...

Bütün bunları neden anlattım.

Malum dün gece Suriye'nin Halep şehrinde bizim geçmiş yıllarda yaşadıklarımıza benzer bir terör saldırısı gerçekleşti.

Şimdi buraya kadar yazdıklarımla bu saldırıyı birlikte okuyalım.

Keskin nişancı SDG'li teröristler tarafından polis kontrol noktasına ateş açıldı ve sonrasında başlayan çatışmalar kısa sürede Halep'in Şeyh Maksut ve Eşrefiye mahallerine sıçradı.

Organize bir saldırıyla karşılaştığını gören kolluk kuvvetleri olan bitene tek başına karşı koyamayacaklarını anladıklarından askeri yardım talep etti.

Bu talep üzerine Şam acilen bölgeye askeri birlikler sevk etti ve gönderilen bu birlikler sayesinde durum kısa sürede kontrol altına alındı.

Şam'ın attığı bu adım, buram buram devlet aklı kokan, son derece stratejik ve akıllı bir adımdı.

Tıpkı HAMAS'ın ateşkes ve barış görüşmelerinde attığı adım gibi.

Her iki adım da acaba bu akıl hangi devlete ait sorusunu sorgulatıyor.

Sizce bu devlet aklı kime ait ola ki...

Neyse bu konu bir yana askeri birlikler bölgeye geldikten sonra bahse konu mahalleler kuşatıldı ve halkın sokağa çıkmasının da önüne geçilerek teröristler alanda tecrit edildi.

Sonrası zaten sizin de bildiğiniz süreç.

Ancak enteresandır tüm bunlar yaşanırken Suriye genelinde de ilginç gelişmeler yaşanmaya başlandı ve biri düğmeye basmış gibi Halep ile eş zamanlı Rakka, Deyrizor ve Münbiç'te de çatışmalar yaşandı.