Son günlerde özellikle Ortadoğu'da önemli olaylar yaşanıyor, ülkeler önemli kırılmalara doğru ilerliyor.
Tüm coğrafya hatta tüm dünya dönülmez akşamın ufkundayız şarkısıyla dönülmez yollara yelken açıyor.
Peki bu zorlu süreçte kim nasıl pozisyon alıyor, kim kimle yol alıyor biraz da bunun üstünde duralım, biraz da bu süreci okumaya çalışalım;
İran;
Bugüne kadar laftan başka bir şey üretmeyen, mezhepçi yaklaşımı nedeniyle İslam dünyasını yüzyıllardır karpuz gibi ikiye bölen, haçlı dünyasının yapamadığını yaparak yüzbinlerce Müslümanın kanını döken, İsrail'le Amerika'yla, batıyla savaşıyormuş gibi yapan ama bugüne kadar bu iki katil yapıya fiske vurmayan bir devlet.
Tüm meselelerin merkezinde olan bu yapı İsrail'e gereken cevabı verdiğini iddia ediyor ve karşı saldırı gelmedikçe de beklemede kalacağını belirtiyor.
İsrail;
Dünyanın başına bela olan bu yapı hala Amerika'nın tetikçiliğini yapmaya devam ediyor. Amerika bulduğu bu mayın eşeğini Gazze'den sonra şimdilerde Lübnan tarlasına sürmüş durumda.
Tarlada debelenen İsrail Terör Örgütü (İTO) güneyden topçu atışlarıyla sahayı yumuşatma derdinde.
Kuzeyde ise en iyi bildiği işi yapıyor ve attığı genel maksat bombalarıyla (MK84) Beyrut'a Gazze'yi yaşatıyor.
Amerika;
İsrail'i ve Lübnan'ı kendine basamak yapan Amerika olayları Suriye'ye sıçratmanın derdinde. Amacı da Türkiye'nin yapacağı operasyon harekâtların önünü kesmek, Türkiye Suriye yakınlaşmasını engellemek.
Bunu başarabilmek için muhtemelen bölgeye getireceği uçak filolarını ve 5000'e yakın Amerikan askerini bir bahaneyle Suriye topraklarına çıkaracak ve Suriye'yi karıştırarak terör örgütünü yeniden filizlendirmeye çalışacak.
Lübnan;
Dünyanın en kozmopolit ülkesi olarak iç savaş tehdidini engellemeye çalışacak. Bunu başarabilmek için kendini çok zorlu bir sınavın içinde bulacak. Başaramadığı taktirde bölünme tehlikesiyle yüz yüze kalacak.
İsrail Terör Örgütü (İTÖ)'nün saldırılarını engelleyemezse Ortadoğu'nun rüya kenti Beyrut Gazze'ye dönecek.
Suriye;
Şamar oğlanına dönen bu devlet, toprakları yolgeçen hanı olan bu rejim ne taraftan yana tavır alması gerektiği konusunda bocalama devam edecek ve bu akılla gitmeye devam ederse de muhtemelen ne Musa'ya yaranacak ne de İsa'ya.