Dağdan indim şehire

"Köyden indim şehire"

Hatırlayın milleti oyalamak ve uyutmak için çekilen yüzlerce filmden biriydi.

Hani şu millete bir şey vermeyen, tam tersi değerlerimizden çok şey çalan filmlerimiz var ya, işte onlardan biri.

Esasen emperyalistlerin kurduğu mantık doğru mantık.

Hırsız çalarken oyalamalı.

Ülkeyi, insanlarımızı, gençliği; bugünkü hale getirebilmek, inandığımız değerleri bir bir çalabilmek, o ölümcül erozyonu yaşatabilmek için birileri bizi oyalamalı, birileri bizi uyutmalıydı.

Onlarda öyle yaptılar ve başardılar.

Yeni Tezgâh...

Şimdi o başaranlar oyunun devamını getirebilmek, amaçlarına ulaşabilmek için yeni bir filmin peşindeler.

"Dağdan indim şehire"

Filmin adı ilkiyle uyumlu.

Çünkü birbirinin devamı filmler.

Neden Bu Film...

Malum Türkiye'nin teröre karşı vermiş olduğu mücadele inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda.

Söz verdik... İnlerine gireceğiz dedik, sözümüzün eri devlet olarak inlerine girdik.

Ülkenin dağlarında, inlerinde bu aşağılık fare takımından neredeyse kalmadı.

O halde vahşi batı olarak ne yapmalı, acilen duruma el koymalı ve elde kalan son mahlukatları şehre indirmeli.

İşte bu aklın, bu senaryonun işlediği günlerdeyiz.

Bu akıl daha önce bunu gezi de denedi olmadı, başaramadı.

Bu akıl hendek ile denedi olmadı, başaramadı.

Bu akıl ülkede istediği ortamı bulamayınca da bu kez aynı oyunu Avrupa'da denemeye karar verdi ve terörü oraya taşıdı.

İşte filmin en heyecanlı yeri de burası...

İstikamet Belçika...

Senaryoya göre Avrupa'nın göbeği Belçika'da PKK'lı teröristler toplanırlar.

İnsan kılığındaki mahlukatlar ellerinde sopa ve paçavralar, yüzlerinde maskelerle yürüyüş yaparlar.

Hollanda'dan, Almanya'dan, Fransa'dan bindirilmiş çapulcular Belçika'ya taşınırlar ve etrafta ne var ne yok kırarlar, dökerler, yıkarlar, yakarlar.

Fosseptiğe dönmüş ağızlarıyla Türkiye aleyhine her türlü bölücü sloganı atarlar.

Polis nezaretinde yapılan tüm bu kanunsuz işlerin sonunda da hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallayarak evlerine dönerler.

İbretlik Bir Başka Sahne...

Aynı coğrafyada, aynı tarihlerde bir başka olay daha yaşanır.

Avrupa'nın göbeğinde duyarlı insanlar bir araya gelirler.

Ellerinde Filistin bayrakları, terörist İsrail'i protesto eden pankartlar, yürüyüş yaparlar.

Katil İsrail'in yaptıklarını lanetleyen sloganlar atarlar.

Hiçbir şey kırmazlar, dökmezler, yıkmazlar, yakmazlar.

Tek amaçları vardır o da katledilen Filistinlilerin sesi olmak.

Polis nezaretinde yapılan tüm bu legal işlerden dolayı bu insanlar bir şeyler olmuş gibi yerlerde sürüklenirler, polis atlarının nalları altında ezilirler, ölesiye vurulan cop darbeleri sonucu kafaları, kemikleri kırılır ve içlerinde çoğu soluğu ya hastanede alır ya da nezarette.

Üstelik tüm bunları yapanlar da kendi ülkelerinin polisleridir.

Bu ikiyüzlü batıyı bir kenara koyalım ve dönelim filmin ülkemizde çekilecek bölümüne.

Gelelim Anadolu Sahnesine...

Anadolu'da kurgulanan oyunlar da Avrupa'dakinden farklı değildir.