Cehenneme ne kadar uzağız

Son günlerde dünyada en çok konuşulan konu savaş.

Bu konuda en çok sorulan sorular ise şunlar.

"Üçüncü dünya savaşı çıkar mı"

"Üçüncü dünya savaşı başladı mı"

"Üçüncü dünya savaşı çıkarsa nerede başlar"

Bu sorular sıklıkla soruluyor ve bu konu her gün gündem oluşturuyor ise zaten üçüncü dünya savaşı kapıda demektir.

Böylesi savaşlar olmasın diye kurulan Birleşmiş Milletler (BM) görevini yapmadığı için maalesef savaş tehdidi insanlığı tehdit etmeye devam ediyor.

Bu kaos ortamında oluşan tablo şu...

Gözünü kan ve para bürümüş bazı emperyalist ülkeler savaş borazanlığı yapıyor, gözünü insanlık ve merhamet bürümüş bazı ülkelerde savaşı engellemek için sahaya inmek zorunda kalıyor.

Peki kimdir bu ülkeler...

İyilerden başlayalım.

Bu kanadı andığınızda akla ilk gelen ülke her daim olduğu gibi Türkiye.

Ülkemiz insanlık adına önemli işler yapıyor ve şeffaflığıyla, dürüstlüğüyle, meseleye tarafsız bakış açısıyla tüm dünyanın takdirini kazanıyor.

Bu süreç içinde sadece insanlık adına görev üstlenen bir diğer ülke ise Avrupa'nın göbeğinde bulunan bir diğer Türk ülkesi Macaristan.

Hun Türklerinden olma Macaristan, namı diğer Hungary gerçekten tarihi çıkışlar yapıyor.

Bu iki ülkenin dışında bir de doğrudan etkilendikleri için topa girmek zorunda kalan Rusya ve Sırbistan gerçekleri var.

Şimdi bu ülkeler neler demiş bir de ona bakalım.

Ben burada bu ülkelerin zaman zaman söylediklerini bir araya derleyip bu işlerde kimin ne tür rol üstlendiğinin takdirini siz değerli okurların vicdanlarına bırakacağım.

Savaş kapıda...

Bu konuda tehlikeye işaret eden ilk ve en sert söylem Türkiye'den geldi.

Filistin de başlayan katliam ve soykırımı durdurmak için İslam İşbirliği Teşkilatını acil kodla Mısır'da toplayan Türkiye burada umduğunu bulamayınca dünyayı şu cümlelerle ikaz etmek zorunda kaldı;

"Hem halkımıza hem de tarihimize vereceğimiz bir hesap var. Bizim köklü devlet geleneğimiz, değerlerimiz, siyaset anlayışımız sessiz kalmaya izin vermez. Bu sorumlulukla hareket eden bir ülke olarak tüm insanlığa diyoruz ki;

İnsanoğlu olarak Filistin'de yaşanan soykırım ve katliama kalıcı bir çözüm ve barış getiremezsek kalıcı ve uzun vadeli bir savaşa hazır olmalıyız."

Bu ikazı yeterli görmeyen Türkiye geçtiğimiz günlerde İsviçre'de katıldığı Ukrayna konferansı sonrası yine dünyaya seslendi;

"Bu konferans köprüden önceki son çıkış olabilir. Savaş devam ettikçe bir yandan da iki riskin artarak ortaya çıktığını görüyoruz. Coğrafi olarak bu savaş Ukrayna'nın da ötesine geçebilir.

Eğer öyle olursa insanlık yaşanan konvansiyonel savaşın kitle imha silahlarını içermesi gibi bir riskle karşı karşıya.

Türkiye'nin Ardından Macaristan Başbakanı Orban da dünyaya seslendi;

"Avrupa'nın neye mal olacağını hesaplamadan Ukrayna'daki savaşa dahil olma isteğinden daha büyük bir sorumsuzluk görmedim.

Brüksel'e vardığınızda politikacılarla konuştuğunuzda şaşırıyorsunuz. Burada bir savaş atmosferi var. Burada liderler Rusya'ya karşı kendi savaşlarını yürütüyormuş gibi konuşuyorlar. Bakın, bu Rusya ile Ukrayna arasındaki bir savaş. Bu bizim savaşımız değil. Giderek daha ciddi sonuçlara yol açan bir savaş sarmalının içindesiniz.

Kısa zaman içerisinde devasa değişimler meydana geldi. İki, üç ay önce hayal bile edilemeyecek şeyler bugün genel kabul gören şeyler haline geldi. Almanların Ukrayna'ya ölümcül silah göndermek istemediklerini, bunun yerine ekipman ve miğfer göndermeyi tercih edeceklerini söylediklerini hatırlıyorum. Şimdi ise aynı Almanya Ukrayna'ya Moskova'yı ya da en azından Rusya'nın ileri bölgelerini vurabilecek füze sistemlerini göndermesi gerektiğini söylüyor"

Avrupalı politikacılar nükleer bombayı gerçekten kullanılması gereken bir şey olarak değil, taktiksel bir caydırıcılık aracı olarak görüyorlar. Ancak savaşın başında düşünmedikleri şeyler savaşın sonunda gerçekleşebilir, en kötü senaryolar gerçekleşebilir"