Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, MilliGazete.com.tr için kaleme aldığı "KKTC Sadece Cumhurbaşkanını Değil, Geleceğini de Seçecek" başlıklı yazısında, Kıbrıs Türk halkını bekleyen tehlikelere ve bu seçimlerin stratejik önemine dikkat çekiyor. Yaycı, Kıbrıs Türkünün her oyuyla sadece bir kişiyi değil, bir milleti, bir devleti ve bağımsızlığını savunacağını vurguluyor.
İşte Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı'nın, KKTC'nin geleceğini belirleyecek bu kritik döneme dair çarpıcı değerlendirmeleri…
KKTC SADECE CUMHURBAŞKANINI DEĞİL, GELECEĞİNİ DE SEÇECEK
19 Ekim 2025 günü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları Cumhurbaşkanlarını seçmek için sandık başına gidiyor. Bu seçimde Kıbrıs Türkü yalnızca bir cumhurbaşkanı değil, aynı zamanda kendi kimliğini, geleceğini ve devletinin devamını oylayacaktır. Bu yüzden Kıbrıs Türkü'nün oyu, her zamankinden daha değerlidir. Her oy, sadece bir kişiye değil, bir millete, bir vatana ve bir devletin devamlılığına verilecektir.
Filistin'de, Gazze'de yaşanan soykırımın bir benzerinin 1974 öncesi Kıbrıs Türklerine yapıldığını unutan, unutturan bir kısım insanlarla ve 1974 öncesi yaşanan soykırımı bilmeyen, anlatılmayan bir genç nesil ile karşı karşıyayız.
1974 öncesinde Kıbrıs'ta Türklerin, adeta 1975 öncesi ABD'deki siyahiler gibi muamele gördüğünü unutan, unutturan, bilmeyen ama eşit vatandaş gibi yaşadığını düşünen, düşündürten bir kesim var.
Dahası 1974 öncesinde Kıbrıs Türklerinin sağlık, yiyecek, eğitim gibi temel ihtiyaçları büyük çoğunluğunun Rumların ayak işlerinde çalışmaya mahkûm edildiğini, Maraş'taki otellerde garson olarak dahi çalışmalarına izin verilmediğini unutan, unutturan, bilmeyen bir grup insan, Türklerin zenginlik ve refah içinde yaşadığı algısını yaymaya, kendilerini de buna inandırmaya çalışıyorlar.
Dahası Rumlarla birleşince AB'ye girip, zengin olacaklarını düşünüyorlar… İşsizlikten kırılan AB'nin, Romenlerin, Bulgarların, Yunanların, Rumların vs. durumların unutarak ya da bilmeyerek.
Bu gerçeklerden kopuk grup;
Rum kesimi spor takımlarının tek milli marş olarak Yunan Milli Marşı okuduğunu,
"Kıbrıs Yunandır, Türkler defolun" diye sloganlar atarak daha geçenlerde Yeşil Hatta yürüyüş yapıldığını,
Türklere soykırım yapan EOKA Tedhiş Örgütünün kuruluş yıldönümünün ve liderlerinin yine daha geçtiğimiz günlerde Yunan Bayrakları ile anıldığını görmezden, bilmezden geliyor…
Bu insanlar, Rumların Türkleri azınlık statüsünde bile kabul etmekte zorlandıklarını anlamazdan gelerek, maalesef hala Rumlar ile birlikte barış ve refah içinde yaşayabileceklerini düşünüyorlar.
Rumlar ile federasyon masallarını tekrarlıyorlar…
Rum'la ortaklık hayali kurarken, Türk askerinin Kıbrıs'taki varlığını tartışmaya açıyorlar, hatta gitmesini istiyorlar…
Türkiye ile mesafeli bir ilişki diyorlar, hatta Türkiye'ye işgalci diyecek kadar Yunan-Rum ağzı ile konuşuyorlar…
KKTC'nin varlığını sorgulayıp, "tanınmıyor" diyerek küçümsüyorlar...
KKTC tanınmamış değil, direnen bir devlet olduğunu, Yunan-Rum ikilisinin etkisiyle uluslararası sistemin tüm baskılarına rağmen ayakta durmayı başardığını, kendi meclisini, kendi ordusunu, kendi kurumlarını kurduğunu, kendi bayrağını göndere çektiğini görmüyorlar…
1974'ten sonra adaya yerleşen Türklerin, Kıbrıs Türkü'nün ayrılmaz parçaları olmasına rağmen onları "vatandaş" olarak görmüyorlar, "onlar bu adanın parçası değil, Kıbrıs'tan gitmeliler" diyorlar… Ama seçim öncesi, "bize oy verin, biz kazanırsak sizi de AB vatandaşı yapacağız " diye Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarını kandırmaya çalışıyorlar..

16